Kendine ve inançlarına güveni olmayan insanlar bazen gereksiz yere inançlarına destek olacağını düşündükleri bilgilere, haberlere ve/ya efsanelere yönelirler. Niyetleri iyi de olsa böyle bir çaba bazen aleyhlerine de dönebilir, muhaliflerine malzeme vermiş olurlar. Ne yazık ki birtakım Müslümanlar da bu hataya düşmekte ve “İnsanları imana teşvik ediyoruz.” zannetmektedirler. Ancak aksine din konusunda insanların kafalarında farkında olmadan soru işaretlerinin/vesvesenin artmasına neden olmaktadırlar. Allah’ın dinine destek olalım derken din anlayışımızı tabii mecraından uzaklaştırma yanlışı bağlamında siyer kitaplarında mevcut Rahip Bahira olayı iyi bir örnektir. Bu olay üzerinde durmak meseleyi ortaya koyma ve çıkan problemleri somut olarak gösterme konusunda bize yardımcı olacaktır.

A. Rahip Bahîra kimdir?
Süryani rahip Bahira, döneminin ilimlerine vakıf bir kişidir. Hz. İsa’nın ilahlığını Hz. Meryem’in de bu ilahın annesi olduğu iddiasını inkâr ve ilan ettiği için sürgün edilmiştir. Ardından Şam’ın 90 km güney doğusunda ve Kudüs’ün de 130 km kuzey doğusunda Şam yolu üzerinde bulunan Büsra’da bir manastır inşa etmiştir. 
Ârâmî dilinde “seçilmiş” manasına gelen behīrā kelimesini unvan olarak alan bu rahibin asıl adı Sergius’tur. Kaynaklarda Abdülkays kabilesine mensup olduğu zikredilmektedir. Zühri’ye nispet edilen bir rivayete göre ise Teyma Yahudilerindendir. Sonradan Hıristiyanlığı kabul etmiştir. 

B. Rahip Bahira ve Hz. Muhammed (s)’in çocukluğu
Kendisinden kısaca bahsettiğimiz Bahira, Hz. Peygamberin çocuk denebilecek yaşta Şam’a yaptığı bir yolculuk bağlamında siyere konu olmuştur. Onu İslam kültüründeki yerine dair Hz. Ali’ye dayandırılan mürsel hadis  şöyledir: "Babam anlatmış ve demişti ki: ‘Kureyş büyüklerinden bir grupla Şam'a gitmiştik; beraberimde Muhammed de vardı. Yolda bir rahibin manastırına yaklaştık ve yakınında konakladık. Develerimizi çözdüğümüz sırada rahip yanımıza geldi. Daha önceki gelişlerimizde yanımıza hiç uğramamıştı. Aramızda dolaşmaya başladı ve Muhammed'i (bulup) elinden tuttu ve ‘Bu âlemlerin efendisidir!’ dedi. 
Kureyş büyükleri ona, ‘Bu söylediğini(n doğru olduğunu) nereden biliyorsun?’ diye sordular. Rahip, ‘Ben onun özelliklerini bize indirilen kitaptan biliyorum. Nitekim siz yaklaştığınız zaman, ona secde etmedik ne taş, ne ağaç kaldı. Bu cansız şeyler ancak bir peygambere secde ederler. Ben onu ayrıca peygamberlik mührüyle de biliyorum, bu mühür omuz başındaki düz kemiğin baş kısmının aşağısında bulunur, elma büyüklüğündedir.’  dedi. Sonra bizden ayrıldı, yemek hazırlayıp getirdi. Muhammed o sırada, develeri gözetliyordu. Yanımıza geldiğinde üzerinde ona gölge yapan bir bulut vardı.  Yaklaşınca, halkın kendinden önce ağacın gölgesini kaptıklarını gördü. O da güneşte oturdu. Ağacın gölgesi, üzerine meyletti, onlar güneşte kaldılar. 
Râhib, ‘Bakın, ağacın gölgesi onun üzerine meyletti.’ dedi ve ‘Bu çocuğu Allah aşkına Rum diyarına götürmeyin. Onu götürürseniz, taşıdığı sıfatlarıyla onu tanırlar ve öldürürler.’ dedi. O, bu hususta Allah'ın adını vererek onlara ricada bulunurken, yan tarafına bir göz attı. Manastırına doğru gelen yedi Rum gördü. Onları karşıladı ve ‘Niye geldiniz?’ diye sordu. 
Şöyle cevap verdiler: ‘Rahiplerimiz bize Araplar arasında çıkacak bir peygamberin bu ayda memleketimize doğru gelmekte olduğunu söylediler. (Buralara giriş sağlayan) her yola bir grup insan çıkarıldı. Biz de senin suyoluna gönderildik.’ Rahip, ‘Sizden daha hayırlı birini geride bıraktınız mı?’ dedi. Onlar, ‘O şahsın senin yolunun üzerinde olduğu bize haber verildi!’ dediler. Rahip, ‘Allah'ın icra etmek istediği bir iş hakkında ne dersiniz, insanlardan bunu geri çevirebilecek biri var mı?’ diye sordu. Onlar, ‘Hayır!’ dediler. Rahip, ‘Öyleyse şu kimseye biat edin. Zira bu, gerçek peygamberdir.’ dedi. Onlar da ona biat ettiler, Rahiple birlikte orada kaldılar. Sonra rahip bize döndü ve ‘Allah için söyleyin, bunun velisi kim?’ dedi. Beni (Ebu Talip) kastederek: ‘Şu!’ dediler. Rahib bana hususi şekilde, geri dönmemiz için ricada bulundu. Ben de onu içlerinde, Hz. Ebu Bekr'in gönderdiği, Bilâl'in de bulunduğu bir grup kimse ile geri çevirdim.  Rahip ona çörek ve zeytinyağından azık koydu." 

C. Bahira Olayına İtirazlar
Yukarıda belirttiğimiz hadiste anlatılan bu olayın gerçekliği konusunda şu itirazlar yapılmaktadır:
1. Hz. Peygamber (s) ölünceye kadar niçin Şam’a yolculuğu sırasında karşılaştığı bu olaydan ve rahipten hiç söz etmemiştir?
2. Taşların ve ağaçların Hz. Muhammed (s)’i selamlayıp ona secde ettiğini, bulutun onu gölgelendirdiğini bu insanlar görmediği halde Rahip nasıl gördü ve anladı?
3. Bütün bunlar olduysa Hz. Peygamber (s) neden tepki görüp yalnız kalırken ve sıkıntılarla karşılaşırken bunu bilenlerden biri çıkıp olayı hatırlatmamış ve inanmaları gerektiğini söylememiştir?
4. Acaba bu muhteşem olayları görenlerin en azından Mekke’ye dönünce halka olanları anlatması ve Rasulullah (s) tebliğe başlayınca zaten kabule hazır olan büyük bir kitlenin İslam’ı kabul etmesi gerekmez miydi? 
5. Bu kadar olağanüstü halleri yaşayan ve bilgi sahibi olan Hz. Peygamber (s) Hira’da ilk vahye muhatap olduğunda neden şok oldu? Önceden böyle bir tecrübe yaşamış ve bazı bilgilere sahip birisi olarak bunu soğukkanlılıkla karşılaması gerekmez miydi?
6. Rahip, Hz. Peygamber (s)’in tanınıp kendisine zarar verilmesinden korakarak Mekke’ye kısa sürede geri gönderilmesini sağlamaktadır. Oysa Hz. Peygamber (s) daha sonra Hz. Hatice adına Şam’a ticaret kervanı düzenleyip kervanın başında gitmektedir. 
7. Hz. Muhammed (s) o olay esnasında 13 yaşındadır.  Ebu Bekir de ondan iki yaş küçük olduğuna göre ona korumalık görevini üstlendiği düşünülebilir mi?
8. “Kendisine kitap verileceğini ummayan”  ve “kitap bilgisinden uzak”  Peygamber böyle bir olayı yaşasaydı, en azından peygamber olacağına ilişkin bilgisi ve beklentisi olurdu.
9. Fıkhu’s-Sire yazarı Muhammed Gazali’ye göre Rahip Bahira olayı Buda’nın ve Hz. İsa’nın düşmanları tarafından arandığını anlatan olaylarla benzerlik taşımaktadır.   
10. Bu olaya dair rivayet mürseldir ve bu nedenle dinde delil olmadığı gibi, tarih açısından da itimada şayan değildir.  Çünkü ravilerden hiçbiri bu olayı görmemiştir. Ravilerden Adurrahman b. Gazvan da “münker” hadisler nakletmektedir. Sahabeden bu olayı naklettiği iddia edilen sahabi Ebu Musa el-Eş’ari’nin de bu olayı görmesine imkân yoktur. 
11. Gottheil’e göre, İslâm’ın “Bahira’nın telkinleri olduğunu” ileri süren bir kısım Hıristiyanların bu olayı uydurmuş olma ihtimali söz konusudur. 
12. Âlemlerin efendisi (rabbi) olan Allah’tır. Bu sıfatı ileride peygamber olacak bir çocuk bile olsa Allah’tan başkasına yakıştırmak doğru değildir. Fatiha suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Hamd alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah'adır.”  “O (Allah), alemlerin Rabbidir.”  başkası değil.
13. İnsanlar henüz peygamber olmamış bir çocuğa niçin biat etmeye davet edilir? Davet eden niçin örneklik yapıp önce kendisi biat etmez? Etti ise ravi niçin bu bilgiyi bizden esirgemektedir?
14. Taşların, ağaçların peygamberlere secde ettiklerinin delili nedir? Hâlbuki Kur'an tabiattaki varlıkların Allah’a secdesi konusunda şöyle demektedir: “Göklerde ve yerde kim varsa ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde ederler.” 

Kaynakça
Cevdet, Paşa Ahmet, Hz. Muhammed (s)’in Hayatı, Akpınar Yay., İst., ts
Fayda, Mustafa, “Bahîra”, İslam Ansikl., TDV Yay., İst., 1991.
İbn Ḥazm, Alī ibn Aḥmed ibn Saʿīd, Cevamiu’s Sireti ve Hamsu Resâili Ukhra li’bn Hazm, Daru’l-ma’arif, Mısır, 1900.
Konrapa, Zekai,  Peygamberimiz, İslam Dini ve Aşere-i Mübeşşere, Fatih Yay., İst., ts.,
Yıdırım, Sabahadddin, “Mürsel Hadis”, Şamil İsl. Ansikl., 8 C., İst., 2000.
Sarmış, İbrahim, Hz. Muhammed’i Doğru Anlamak, 2 C., 3. bs., Ekin Yay., İst., 2007.
Schimmel, Annemarie, Muhammed O’nun Peygamberidir, (çev: Okşan Aytolu), Profil Yay., 3 bs., İst., 2008.
Vatandaş, Celaleddin, Hz. Muhammed (sav)’in Hayatı ve İslam Daveti, 2 C., 5. bs., Pınar Yay., İst., 2009.
Zebidî, Ahmed b. Abdi’l-Lâtîfi, et-Tecrîdu-s-Sarîh, (çev: Ahmed Naim), 13 c., DİB Yay., Ank., 1987.

Yazı Künyesi! Kayacan, Murat, “Kompleksli Siyer Okumaları Rahip Bahira Örneği”, Umran Derg., S. 212, İst., 2012, s. 54-56.