"Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve çocuklar bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl." (Furkan, 25: 74)

ÇOCUKLAR ve SEVGİ DİLİ*
Children and Love Language
As a first social milieu, the family is important for children. So are behaviors and attitudes. Because the life out of the house and the mosque is mostly out of control and can be harmful for them. To have a successful communication with children the book written by Gary Chapman and Ross Campbell called The Five Love Languages for Children can give us way-outs.
In this study, putting the book we mentioned into the centre, we’ll discuss the methods of contributing to the emotional development of the children, getting on with them and motivating as well. During that, we’ll also try to show the parallel matters in Muslim literature.


Keywords
Love, children, discipline, touching, conversation, present, request, ordering, motivation, anger

İlk sosyal çevre olarak aile, çocuklar için önemlidir. Bu nedenle davranışlar ve tutumlar da mühimdir. Çünkü ev ve cami dışındaki hayat çocuğunlukla kontrol edilemez ve onlara faydalı olmayan unsurları bünyesinde barındırabilir. Onlarla başarılı bir diyalog kurmak için Gary Chapman ve Ross Campbell’in kaleme aldığı Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili adlı eseri bize çıkış yolları konusunda yardımcı olabilir.
Bu çalışmada, bahsettiğimiz kitabı merkeze alarak, çocukların duygusal gelişimine katkıda bulunmak, onlarla iyi geçinmek ve onları motive etmek konusundaki yöntemlere ele alacağız. Bu sırada da İslâmî literatürde kitapta bulunan tavsiyelere paralel unsurları da zikredeceğiz.


Anahtar Kelimeler
Sevgi, çocular, disiplin, temas, sohbet, hediye, rica, emir, motivasyon, öfke

Giriş
Aile, çocuğun ilk sosyal deneyimlerini edindiği yerdir. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, bu ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşır (Yavuzer, 135). Ana babaların sorumluluğu günümüzde biraz daha artmıştır. Çünkü ev ve cami dışında, toplum hayatı her zaman İslâm’a uygun düşmez. Zararlı yayınlar ve olumsuz telkinler, çocuklar ve toplum için bazen tehlikeli olur. Ana baba uyanık davranarak çocuklarını toplumda ortaya çıkan her türlü kötülükten korumak için yerinde ve zamanında, uygun tedbirler almalı ve onları kontrol etmelidir (Bayraktar, 114). Bu bağlamda çocuklara “istendik” davranışlar kazandırabilmek ve onları hayra yönlendirebilmek konusunda, Gary Chapman, ve Ross Campbell’in kaleme aldığı Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili, adlı eser önemli ipuçları sunmaktadır.

Bu yazıda bahsettiğimiz eseri merkeze alarak çocukların duygusal gelişimine katkıda bulunmanın, onlarla iyi bir diyalog kurabilmenin, sevginin, kullanılması gereken dilin ve onları motive etmenin yöntemleri üzerinde duracağız. Bunu yaparken de ele alacağımız konularla ilgili İslâmî literatürdeki paralelliklere de dikkat çekeceğiz.

A. Duygu deposunun doldurulması
Sevgi dilini konuşarak çocuğun “duygu deposu”nu sevgiyle doldurmak mümkündür. Sevildiğini hisseden çocuğun disiplin altına alınması ve eğitilmesi, “duygu deposu” neredeyse boş olduğu zamana kıyasla daha kolaydır. Çocuklara koşulsuz sevgi gösterilebildiği sürece, onları anlamak ve iyi ya da kötü davranışlarıyla başa çıkabilmek mümkündür.

1. Bir çocuk sevildiğini nasıl hisseder?
Modern toplumlarda sağlıklı çocuklar yetiştirmek her geçen gün zorlaşmaktadır. Günümüzün uyuşturucu olgusu birçok ana babanın korkulu rüyasıdır. Eğitim sisteminin geldiği son durum birçok ana babayı evde eğitime ya da çocuklarını özel okullara vermeye yönlendirmiştir. Birçok şehirde meydana gelen şiddet olayları ana babaların, çocuklarının ergenliğe bile erişip erişemeyecekleri konusunda endişelenmelerine neden olmaktadır.
İşte bu bağlamda sevginin önemi kendini belli eder. Temelde çocukların duygusal sevgiyi konuşup anladığı beş yol vardır: Fiziksel temas, onay sözleri, nitelikli zaman, armağanlar ve hizmet davranışları. Ailede birden fazla çocuk varsa, genelde hepsinin kişiliği farklılık gösterir, farklı dillerden anlarlar, yani farklı sevgi dillerini tercih edebilirler. Her çocuk farklı biçimlerde sevilmeye ihtiyaç duyar.
2. Koşulsuz sevgi
Koşulsuz sevgiyi en iyi, nelere kadir olduğunu göstererek tanımlayabiliriz. Koşulsuz sevgi ne pahasına olursa olsun bir çocuğa duyulan sevgiyi gösterir. Çocuğun nasıl göründüğüne, erdemlerine, sorumluluklarına ya da engellerine bakmaksızın, ne olmasını umduğumuza ve en zoru da nasıl davrandığına bakmaksızın onu severiz. Bu her türlü davranışını beğendiğimiz anlamına gelmez. Çocuğumuzdan kötü davrandığı zamanlarda bile, sevgimizi esirgemeyip, gösterdiğimiz anlamına gelir.
Koşulsuz sevgi gösterebilmek için çocuklarla ilgili çok bilinen gerçekleri sık sık hatırlamak faydalı olabilir: Çocuklar sadece anne ve babaları memnun ettiklerinde sevilirse (koşullu sevgi) ve ebeveyn sevgilerini sadece bu zamanlarda gösterirse, çocuklar gerçekten sevildiklerini hissetmeyeceklerdir. Bu, onların özgüvenini zedeleyecek, kendilerini güvensiz hissetmelerine yol açacak ve sonuçta daha öz kontrollü ve olgun davranışlar içine girmelerini engelleyecektir. Bu nedenle gelişimleri ve davranışları onların olduğu kadar velilerin de sorumluluğundadır.
3. İlk yıllarda sevgi
Bebeklik yıllarında çocuk süt ile şefkat, katı mama ile sevgi arasındaki farkı anlayamaz. Çocuk beslenmez ise açlıktan sevgi olmazsa da duygusal olarak ölür ve hayatı boyunca bir yönü eksik kalır. Araştırmalara göre, duygusal gelişim ilk on sekiz ayda özellikle anne-çocuk ilişkisinde oluşur. Duygusal sağlığın temel gıdası, fiziksel temas, tatlı sözler ve şefkatli bakımdır.
Başlangıçta çocuklar duygusal yaratıklardır. Dünyayı ilk algılayış şekilleri de duygusaldır. En son yapılan araştırmalarda annenin duygusal durumunun, karnındaki bebeği bile etkilediği saptanmıştır. Cenin, annenin öfkesine ya da mutluluğuna tepki gösterir. Çocuklar büyüdükçe de anne ve babalarının duygusal durumuna karşı son derece hassas olurlar.
4. Sevgi ve disiplin
Sevgi, diğer bir kişinin çıkarlarını gözetir. Disiplin de öyle. Demek ki disiplin kesinlikle bir sevgi davranışıdır. Bir çocuk sevildiğini ne kadar çok hissederse o çocuğu disipline sokmak o derece kolay olur. Bunun nedeni, çocuğun ana babasının rehberliğini; içerleme, düşmanlık, engelleme (pasif-agresif davranış) olmaksızın, kendisiyle özdeşleştirmesi gerektiğinde yatar. Bu da disiplin kurmadan evvel tüm sevgi dillerini konuşarak ve temel sevgi diline odaklanarak çocuğun duygusal sevgi deposunu dolu tutmanız anlamına gelir.
Bir çocuk “Beni seviyor musun?” sorusunu anne ve babasına davranışlarıyla anlatmaya çalıştığında, onun bu davranış şekli beğenilmeyebilir. Çocuk kendini çok çaresiz hissederse yaramazlık  yapabilir. Bir çocuğu sevgi noksanlığından başka hiçbir şey daha çaresiz yapamaz. Ancak ilk etapta ona sevildiğini hissettirmeden ondan iyi davranış beklemek pek mantıklı olmaz. Bu velilerin sorumluluğudur.

B. Büyüme Sürecinde  Temas
1. Küçük bir çocuğun dokunulma ihtiyacı
Son yıllarda yapılan birçok araştırma da aynı sonuca ulaşmıştır: Kucağa alınan ve öpülen bebeklerin duygusal hayatı, uzun süreli fiziksel temastan yoksun büyüyenlere kıyasla daha sağlıklı gelişmiştir. Fiziksel temasın önemine dair siyer bilgilerimiz de bize ipuçları sunmaktadır. Enes (r) anlatıyor: "Rasulullah ile birlikte demirci Ebu Seyf’in yanına girdik. O, Resûlullah’ın oğlu İbrahim'in sütbabası idi. Peygamber (s) oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında rasulün gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf: "Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Rasulü?" dedi. Rasulullah (s) şöyle cevap verdi: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!"

Ebu Hureyre anlatıyor: "Rasulullah bir gün, torunu Hasan’ı öpmüştü. Bu sırada yanında bulunan Akra' İbnu’l-Hâbis, bunu tuhaf karşıladı ve: "Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim." dedi. Rasulullah ona bakıp: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz." buyurdu."
Yine Allah Rasulü, namaz sırasında sırtına çıkan torunun mutluluğuna engel olmamak için secdesini alabildiğine uzatmış ve torunu acele edip hevesi geçmeden sırtından indirmeyi uygun bulmamıştır.
Birçok kişi cinsel tacizle ilgili korkularından dolayı çocuklarla fiziksel temastan kaçınmaktadır. Bu, talihsiz bir yaklaşımdır. Belki bu korku sevginin en doğal ifadelerinden birini kullanılmasını engellemektedir. Evet bazı yetişkinler sapkın ve marazi cinsel davranışlar sergilemektedir. Bu gibi suçluların aleyhine dava açılmalı ciddi bir şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak bir çocuğu kucaklayan bir kimseden sapkın eğilimleri olabileceği düşüncesiyle şüphe edilmemesi gerekir. Belli başlı önlemler almak gerekebilir ama suçlanma korkusu, şefkat göstermekten alıkoymasına izin verilmemelidir. Yetişkinler; çocukları, yeğenlerini ve etki alanında olan diğer çocukları kucaklayıp öpmekte kendilerini serbest hissetmelidirler.

2. Okul çağı çocuğu ve temas
“Ama oğullarım büyüdükçe sevgi gösterilerinden hoşlanmaz oldular. Özellikle de fiziksel temastan.” şeklinde serzenişlerde bulunan ana babalar vardır. Bu doğru değildir. Bütün çocukların, çocuklukta ve ergenlikte fiziksel iletişime gereksinimi vardır. Birçok erkek çocuk yedi ile dokuz yaş arasında sevecen dokunuşlardan kaçındıkları ama yine de fiziksel temasa ihtiyaç duydukları bir dönemden geçebilir. Güreş tutma, itişip kakışma, şakadan dövüşmeler, kaba kucaklaşmalar, el çakmalar gibi daha enerjik temaslara duyarlıdırlar. Kızlar da bu tarz fiziksel temastan keyif alır ama erkeklerin aksine yumuşak dokunuşlara da aksi tepki göstermezler, erkek çocuklara has bu aşamadan geçmezler.
Onay sözcükleriyle birlikte çocuğun saçını okşamak, omzuna veya koluna dokunmak, sırtına veya dizine hafifçe vurmak gelişmekte olan çocuğa yapılacak anlamlı sevgi gösterileridir.
Birçok anne ve baba için en yaygın fiziksel temas türlerinden biri de çocuğunu kucağına alıp ona masal okumaktır. Böylelikle fiziksel temasın süresini mümkün olduğunca uzun tutmayı başarırken aynı zamanda çocuklarının ömür boyu hatırlayacakları anılar yaratmış olurlar (39).
Ergenlik öncesi dönemde, kızlar babaları tarafından sevildiklerine dair birtakım işaretler ararlar. Erkek çocukların aksine koşulsuz sevilmenin önemi kızlar için git gide artar ve on bir yaşlarında doruğa ulaşır. Bu gereksinimin nedenlerinden biri de, bu dönemde annenin babaya kıyasla daha fazla fiziksel temasta bulunmasıdır.

3. Ergen ve temas
Kızlarla fiziksel sevgi gereksinimleri birbirinden farklı olmadığı halde, erkek çocuklar kızlara oranla daha az fiziksel sevgi görür. Bunun nedenleri içinde en yaygını anne ve babaların, fiziksel sevginin her nasılsa erkek çocuğu dişileştireceğini düşünmeleridir. Tabii ki bu doğru değil. Gerçek şu ki, ana babalar çocuklarının duygu depolarını ne kadar dolu tutarlarsa, bu çocukların özgüvenleri ve cinsel kimlikleri de o denli sağlıklı gelişecektir.

Bazı babalar bu dönemde, uygunsuz olduğunu düşündüklerinden, ergenlik çağındaki kızına sarılmaktan ve onları öpmekten kaçınırlar. Aslında bunun tam dersi doğrudur. Ergenlik çağındaki bir kızın babasının onu kucaklamasına ve öpmesine ihtiyacı vardır. Baba kendini çekerse bu fiziksel teması, hem de sakıncalı bir şekilde başka bir erkekte araması muhtemeldir. Ancak yine bu durumda da yer ve zaman çok önemlidir. Herkesin önünde ilk sarılan kız olmazsa babanın kendisini tutması tavsiye edilir. Ancak evde ilk adımı baba atabilir.

Sözgelimi pek çok çocuk, büyüdükten sonra hatta evden ayrıldığında bile sırtının kaşınmasına bayılır. Yine de ergenlik çağındaki bir çocuğa isteği dışında zorla fiziksel temas uygulamak doğru değildir. Ergen ebeveynin kucağından iner ya da omzuna dokunulduğunda geriye kaçarsa üstüne gitmemek daha iyidir. Herhangi bir nedenle çocuk bu dönemde dokunulmak istemiyor olabilir. Bunun anne ve babayla bir ilgisi olmayabilir ya da aradaki ilişkinin bir başka yönüne dayalı olabilir. Ergenlik çağındakiler duygu, düşünce ve isteklerle doludur ve bazen sadece dokunulmamak isterler. İster sözle isterse de hareketlerle ifade edilmiş olsun onların duygularına değer vermek gerekir. Yine de dokunmaya sürekli karşı geliyorlarsa onlarla bunun nedenlerini konuşmak gerekir.

C. Nitelikli zaman
Nitelikli zaman, ana babanın çocuklarına “var olma” armağanıdır. Şu iletiyi taşır: “Sen önemlisin. Seninle birlikte olmaktan hoşlanıyorum.” Çocuğun, anne ve babasının gözünde en önemli şahsiyet olduğunu hissetmesini sağlar. Geçekten de sevildiğini hisseder çünkü ana babası tümüyle ona aittir.
Nitelikli zamanın en önemli unsuru olayın kendisi değil, bir şeyleri birlikte yapıyor olmak, bir arada olmaktır. Nitelikli zaman tatlı ve sevecen göz temasını da içermelidir. Çocuğun gözlerinin içine özenle bakmak, sevgiyi anne ve babanın kalbinden onun kalbine akıtmak için güçlü bir araçtır. Araştırmalar birçok ana babanın  göz temasını öncelikle çocuğu azarlarken ya da çok kesin direktifler verirken olumsuz yönde kullandığını göstermektedir.

Çocuklardan her birine, anne ve babanın kendileriyle olan ilişkisinin eşit değil, ihtiyaçlarına göre, özel bir ilişki olduğu belli edilmelidir. Çocuklardan biriyle geçirilecek birkaç dakika ve ya birkaç saatte, tam anlamı ile onunla beraber olunmalıdır (Bilgin, 145). O süre içinde oğul veya kız, tek çocuk olduğuna inanmalıdır. Gerçekte zaten çocukların da her biri tektir.

Göz teması çoğunlukla tatlı ve sevecen olmalıdır. Bu tip bakışlar sadece çocuk memnun edici tavrılar gösterdiğinde sarf edilirse, koşullu sevgi tuzağına düşülmüş olur. Bu durum çocuğun kişisel gelişimine zarar verebilir. Çocuğun duygu deposunu dolu tutmaya yetecek kadar koşulsuz sevgi verilmek istenirse, bunun yolu doğru göz teması kurmaktan geçer.

Nitelikli zaman çocuğun temel sevgi diliyse tek bir şeyden emin olmak mümkündür: Kendisine yeterli derecede nitelikli vakit ayrılmayan ve ilgi gösterilmeyen çocuk ailesinin onu gerçekten sevmediğini düşünerek büyük bir huzursuzluk yaşayacaktır.

D. Kaliteli sohbetler
Bu anne veya babanın kendi geçmişiyle ilgili bazı şeyleri açıkladığı zamandır. Sözgelimi baba, çocuğuna annesiyle flört ettikleri devreden bahsedebilir ve bu esnada dinî değerlerden söz açabilir. Bu tarz bir “gerçek” sohbet çocuğun duygusal gelişimine sağlam bir zemin hazırlar. “Babam bana güveniyor. Beni önemsiyor ve seviyor.” diye düşünmesini sağlar. Bir anne de kızına ilk numaralı gözlüklerini ya da mezuniyeti için ilk özel elbisesini almaya yardım ederken, kendisini o yaşlarda görüntüsüyle ilgili duyduğu kaygılarından bahsedebilir. Bu tarz bir sohbet onları birbirine yakınlaştıracaktır ve kızının dış görünüşe dayalı olmayan kendi değerini anlamasına yardımcı olacaktır.

Hiç farkına varılmasa da, çocukların anne ve babasıyla konuşurken daha fazla şey öğreneceğinden, hangi yaşta olurlarsa olsunlar onlarla sağlıklı sohbetler eşliğinde vakit geçirmek çok önemlidir. Sohbetler sadece onları düzeltmek üzere yapılan konuşmalarla sınırlandırılırsa, çocukların asla olumlu ve odaklanmış ilgini değerini öğrenemeyebilir. Olumsuz ilgi, tek başına onların sevilme gereksinimini gideremez.

Küçük çocuklarla sohbet etmek için en doğru zaman, dikkatlerinin daha yoğun olduğu yatma saatleridir. Bunun nedeni dikkatlerini dağıtacak daha az şeyin olması veya uyumayı geciktirme istekleri olabilir. Nedeni her ne olursa olsun sizi can kulağıyla dinlerler. Bu da anlamlı sohbetleri kolaylaştırır.

E. Hediye verme
Armağan vermek evrensel bir olaydır. Kalpteki kuşkuları giderir, dostlukları pekiştirir.   Hediyenin küçük ya da büyük oluşu sorun değildir.  Karşılıkta bulunmak da güzeldir.  Peygamber (s): “Hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin."  demektedir. Ancak ana baba çocuğunun sevgiyi olan derin duygusal gereksinimini göz ardı ederse, içten bir armağan vermeye niyetlendiği her defa, çocuğa yanlış mesajlar iletiyor olabilir. Esasen, gerçekten sevildiğini hissetmeyen çocuk armağanı yanlış yorumlayabilir ve koşullu  verildiğini düşünebilir. Bu durumda sevgiye aç çocuklar hediyeyi görmezden gelebilir ya da yok edebilir.
Sıradan bir armağanın sevgi ifadesine dönüşmesi için işte size bir öneri. Çocuğunuzun okul kıyafetlerini güzel bir paket yapın ve akşam yemeğinde ona verin. Armağan paketi açmak çocuğu heyecanlandırır. Siz de böylelikle ister gereksinim duyulan isterse de lüks bir şey olsun, her armağanı sevginizin bir göstergesi olarak sunabilirsiniz. Her türde armağan için gerçekleştirilecek bu tarz kutlamalar çocuğunuza, başkalarının verdiği armağanlara nasıl tepki göstermesi gerektiğini de öğretir. Armağan küçük de olsa büyük de, onu verirken hissettiğiniz duyguların aynını karşı taraftan da beklersiniz.

Çocuklarınız için alınacak armağanların dış etkenler tarafından belirlemesine izin vermemek gerekir. Oyuncakları dikkatle inceleyip, “Bu oyuncağın çocuğuma vereceği mesaj ne olabilir? Bu benim hoşlanacağım türden bir mesaj mı olacak? Çocuğumun bu oyuncaktan öğreneceği şey nedir? Genel etkisi olumlu mu yoksa olumsuz mu olacak? Oyuncak ne kadar süreyle dayanır? Ömrü ne kadar? Çekiciliğini ne kadar süreyle koruyacak? Fiyatı aile bütçemize uygun mu?” gibi soruların cevaplarını aramak gerekir. Mali gücün yetmediği gereksiz oyuncaklar alınmamalıdır.
Her oyuncağın eğitici olması gerekmez ama hepsinin çocuğun hayatında olumlu bir etkisi olmalıdır. Çocukların, aile yapısına ters düşen değerlere yöneltecek oyuncakları edinmesine müsaade edilmemelidir.

Çocuklar sevgi eksikliğini gidersin diye sevginin yerine ikame edilmek istenen yanlış armağanlar aldıklarında er ya da geç ebeveynin niyetini kavrarlar. Bu çocuklar, bir yandan insanların duygularını ve davranışlarını armağanlarla kontrol altına alabileceklerini öğrenirken aynı zamanda da materyalist ve çıkarcı kişiler olup çıkarlar. Bu tip dururumlar çocukların karakterinde ve dürüstlüğünde trajik sonuçlara yol açabilir.

Armağanın bir diğer kötüye kullanılma biçimi de, ana babaların çocuklarına olan sevgilerini, odalarını oyuncakçı dükkânına dönecek şekilde armağanlara boğarak göstermeyi tercih ettikleri zaman ortaya çıkar. Bu aşırılık, armağanların özelliğini yitirmesine neden olur. Çocuk yeni armağanlara tepki göstermez olur. Oyuncaklar ona bir yük gibi gelmeye başlar çünkü bilir ki ana babası ondan oyuncaklarını düzenli tutmasını beklemektedir.
Hediyeler özel durumlar hariç çocukla birlikte seçilmelidir. Bu, özellikle de çocuklar büyüdükçe ve kıyafetleri, ayakkabıları, çantaları vb. şeşleri hakkında daha fazla fikir sahibi olduklarında geçerlidir. Çocuklar aynı zamanda ihtiyaçları olmayan oyuncaklara da istek duyabileceğinden ve veliler de onlara istedikleri her şeyi veremeyeceğinden dolayı onların tercihlerini gözden geçirmek yerinde olacaktır. Böylelikle isteklerinin o anlık mı yoksa kalıcı mı olduğunu, sağlıklı mı yoksa sağlıksız mı olduğunu ya da o oyuncağın etkisinin olumlu mu yoksa olumsuz olacağını anlamak kolaylaşır. Mümkünse çocuğun gerçekten de istediği bir armağanı seçmek akıllıca olur.
Küçük çocukların para kavramı yoktur ve bir armağanın elde yapılması veya satın alınması sonucu değiştirmez. Armağan onların yaratıcılığını harekete geçiriyorsa anlamlı olabilir ve bu da sizin çocuğunuza daha da yaklaşmanızı sağlar.

F. Hizmet davranışları
Hizmet davranışlardan anne ve babalar hoşlanır. Peygamber (s), savaşa katılmak için gelen bir adama: “Annen baban sağ mı?" diye sordu. Adam: "Evet" deyince: "Onlara hizmet de cihad sayılır, sen onlara hizmet ederek cihad yap" buyurdu.  Aynı şekilde anne ve babasının hizmet davranışları göstermesi bazı çocukların memnuniyetini sağlar.
Ancak anne ve babalar çocukların armağan ve yardım isteklerine ya da taleplerine teslim olursa onların çocukça bencilliklerine devam etmelerine ve ileriki hayatlarına egoist bireyler haline gelmelerine yol açabilir. Sözgelimi, bir çamaşır makinesini ya da kurutucusunu çalıştırmayı öğrenmek için çocukların üniversiteyi beklemesine gerek yoktur çünkü üniversitelerde bu tür dersler yoktur. Çocuklarına çamaşırın nasıl yıkanacağını öğretemeyecek derecede meşgul ya da bunu karşısındakine bırakamayacak kadar mükemmeliyetçi ana babalar bu çocukları sevmiş değil aksine sakatlamış olurlar.
Yine de bu uyarı, ana babaları hizmet davranışları ve armağan dillerini uygun şekilde kullanmaktan alıkoymamalıdır.

G. Temel dilin keşfedilmesi

1. Çocuğunuzun en çok ne istediğine neden yakındığına kulak vermek
Sözgelimi, birinci sınıfa giden bir çocuk daima öğretmenine armağan götürmek istiyorsa bu durum onun temel sevgi dilinin armağan almak olduğunu gösterir. Ebeveyninin sık sık kendisiyle oyun oynamasını  birlikte yürüyüşe çıkmasını ya da oturup ona bir hikâye okumasını  istiyorsa nitelikli zamana ihtiyacı var demektir. İstekleri bu örneğe uygunsa anne ve babasından duygusal anlamda en çok ihtiyaç duyduğu şeyi, yani bölünmez ilgiyi talep etmektedir. Tabii ki, bütün çocuklar ilgi ister. Ancak sevgiyi en iyi bu yolla alan kişi için birlikte geçirilecek zaman diğer her şeyin üstünde gelir.
Çocuk devamlı ödeviyle ilgili anne ve babasının yorumlarını duymak istiyorsa sevgi dili onay sözleri olabilir. “Anneceğim, resmime ne diyorsun?” ya da “Ev ödevim iyi olmuş mu?” ya da “Elbisem iyi duruyor mu?” ya da “Kendi bölümümü iyi oynadım mı?” gibi sorular soruyorsa bütün bu talepler onay sözleri içindir. Bütün çocuklar bu tür yorumları duymak ister, buna ihtiyaçları vardır ve ara sıra da bunu belirtirler. Ancak çocuğun talepleri bu alanda yoğunlaşma eğilimindeyse sevgi dilinin onay sözleri olması güçlü bir olasılıktır.
Çocuk bir şeyi doğrudan istemektense anne ve babasından alamadığı şeylerden yakınıyor ve “Bana hiç vakit ayırmıyorsun.” Ya da “Hep bebeğe bakmak zorundasın.” Veya “Asla parka birlikte gitmiyoruz.” Diyorsa, büyük olasılıkla yeni gelen bebekle ilgili basit bir hüsrandan daha fazlasını gösteriyordur. Bebek geldiğinden beri sizden daha az sevgi gördüğünü anlatmaya çalışıyordur. Şikâyetleriyle nitelikli zaman talebini açıkça iletmektedir.

2. Çocuğa iki seçenek sunmak
Çocuk sık sık seçenek tanımasından dolayı ebeveynin neyin peşinde olduğunuzu merak eder de, neler olduğunu sorarsa ona “Ailemle nasıl vakit geçireceğimi düşünüyorum. Birlikte geçireceğimiz sürede ne yapmak istediğinize dair düşünce ve duygularınızı bilmenin iyi bir fikir olacağına inanıyorum. Bu çok işime yarayabilir. Ne dersin?” denebilir. İstenildiği kadar felsefî ya da basit yanıtlar verilebilir. Aslında bu söylenen de gerçeğin ta kendisidir. Çocuk bu esnada sevgi dilini keşfederken ona aynı zamanda seçme alıştırması da yaptırılmış olur.
Küçük yaştaki çocuklara tercih sunma açısından şu soru cümleleri yol gösterici olabilir:
a. “Sana elmalı çörek pişirmemi mi (hizmet davranışları) yoksa parkta birlikte yürüyüş yapmamızı mı (nitelikli zaman) isterdin?”
b. “Güreşelim mi (fiziksel temas) yoksa birlikte bir hikâye mi okuyalım (nitelikli zaman)?”
c. “İki günlüğüne şehir dışına gittiğimde sana dönüşte hediye mi (armağan) getirmemi isterdin yoksa ne kadar harika bir çocuk olduğunla ilgili şiir yazmamı mı (onay sözleri)?”
d. “Seni seviyorum, çünkü…” şeklinde başlayan cümle ile oynayacağımız oyunu mu (onay sözleri) isterdin yoksa kırılan oyuncağını tamir etmemi mi (hizmet davranışları)?”

H. Çocuğun pişmanlığı ana babanın bağışlayıcılığı
Doğru hareket etme zorunluluğu olmayan çocuğu (ya da yetişkini) kontrol eden şey nedir? Tabii ki sağlıklı bir vicdan. Peki bu suçluluk duygusunu yok edecek şey ne olabilir? Ceza özellikle de dayak.  Bir çocuğu, zaten kendini davranışlarından ötürü suçlu hissederken cezalandırmak onun vicdanî gelişimini engellemek anlamına gelir. Böyle bir durumda, ceza genellikle öfke ve kırgınlığa yol açar.
I. Çocukların davranışları üzerinde kontrol kurma

1. Ricada bulunmak
Ricada bulunulan çocuğa üç sözsüz mesaj iletilmiş olur. Birincisi onun hislerine saygı gösterilmiş olur.  “Senin de duygularının olduğu gerçeğine saygı duyuyorum.” denmiş olur. İkinci sözsüz mesaj ebeveynin, çocuğun da bir beyni olduğunu ve kendi fikirlerini oluşturabileceğini fark ettiği gerçeğidir: “Bu konudaki düşüncene saygı duyuyorum.” Üçüncü mesaj en iyisidir. Ricalar çocuğa, anne ve babanın onun kendi davranışlarının sorumluluğunu almasını beklediğini ima eder. Bu tür bir sorumluluğun eksikliği günümüzde fazlasıyla görülmektedir. Çocuk, ona bu fırsat tanındığı takdirde, sorumluluk sahibi bir insan olmayı öğrenebilir.
Aynı zamanda ricalar emir vermenin en güzel şeklidir. Ricaların söylemi emirden daha hoş, düşünceli ve nazik olduğundan bunları çocuğu eğitmede neredeyse sonsuza dek kullanılabilir. Diğer hiçbir kontrol yöntemi buna olanak tanımaz.

2. Emir vermek
Emir, azar, dırdır ya da feryat gibi otoriter teknikler ne kadar çok kullanılırsa etki de bir o kadar azalır.  Ancak genellikle tatlı ricalara başvurulursa, ara sıra verilen emirler kesinlikle etkili olacaktır. Çocuklar harika gözlemcilerdir. Diğer ana babaların çocuklarına karşı ne kadar can sıkıcı, otoriter ve sinirli davrandıklarını görür ve duyarlar. Anne ve babalar onlara karşı tatlı-sert olduğunda onları ne kadar takdir edeceklerine ve onların anne ve babaları olmalarından duyacakları minnettarlığa inanamazsınız!

İ. Endişe duyan çocuğa yardım etme
Bir çocuk duygusal anlamda sağlıklı ise, yeteneklerini azami düzeyde kullanması için gereken dikkat, motivasyon ve enerjiye sahiptir. Aksine endişe, melankoli veya sevilmediği duygusuyla strese girmişse, büyük olasılıkla dikkat sorunları yaşayacak ve enerjisinde azalma hissedecektir.
Somut düşünceden soyut düşünceye geçemeyen çocuk pek çok yönden acı çeker. Derslerin içeriğini tam olarak anlayamaz. Geride kaldığını fark eder. Bu da, arkadaşlarından aşağı kalma duygusuyla kendine olan güvenini zedeler. Bu durum, derhal düzeltilmediği takdirde, çocukta depresyona ve daha fazla endişeye yol açar ve çocuk kendini tümden başarısız addeder. Dördüncü sınıf, akademik geçişin en kritik dönemlerinden biri olduğundan, ana babanın özel dikkat sarf etmesi çok önemlidir.
Bunun gibi kriz dönemlerinde çocuklar için fark yaratan, duygusal olgunlukları olacaktır. Duygusal olgunluktan kastettiğimiz şey endişelerini kontrol etme, strese dayanıklı olma ve değişim süreci boyunca dengelerini koruma becerisidir. Çocuklar bunlardan ne kadar fazlasını yapabilirse, o kadar iyi öğrenebilir. Onların duygusal anlamda olgunlaşmasına ve içinde bulundukları yaş itibarıyla iyi bir motivasyon düzeyini muhafaza etmelerine katkıda bulunmanın en iyi yolu da duygusal sevgi depolarını dolu tutmaktır.
Çocuktaki endişe belirtilenlerden biri de kolayca göz temasında bulunamayıştır. Son derece endişeli bir çocuk başkalarına, arkadaşları gibi büyüklerine de yaklaşmakta sorunlar yaşayacaktır. Duygusal anlamda yetersiz çocuk en basit iletişimde bile zorluk çekecektir. Rutin öğrenmenin bu gerginlik ve endişeden etkilenmesi kesin gibidir.
Göz teması ve fiziksel temas içeren özel bir dikkatin sarf edilmesiyle bu çocukların bazılarına öğretmenleri yardımcı olabilir. Duygusal gereksinimleri karşılandıkça, korkuları ve endişeleri azalacak, güvenleri artacaktır. Ancak o zaman öğrenmeleri mümkündür. Tabii ki, bu gereksinimlerin evde sevgi dolu ana babalar tarafından karşılanması tercih edilmektedir. Anne ve babalar çocuklarındaki endişeyi gidermek için şu yolları deneyebilir:

1. Davranışlarla motive etme ve sorumluluk yükleme
Bir çocuğu motive etmenin sırrı onu kendi davranışlarından sorumlu tutmakta yatar. Bu sorumluluğu almayacak ya da alamayacak olan bir çocuk motive edilemez. Kendi sorumluluğunu üstlenen bir çocuk motive olmuş demektir.
Çocuğa sorumluluk sahibi olmayı ve böylelikle motive olmayı iki yolla öğretmek mümkündür: Birinci olarak, çocuğun ilgisinin ne yönde olduğu sabırla gözlenmelidir. Bu, çocuğunuzun nelerden hoşlandığı, neleri takdir ettiği ya da neleri yapmaktan keyif aldığı anlamına gelir. Daha sonra onu bu yönde teşvik edebilirsiniz. Çocuğunuzun müziğe ilgi duyduğunu anlarsanız bu alanda yönlendirme yapabilirsiniz.
Bu yaklaşımın ana babalara sağladığı kolaylıklar da vardır. Örneğin, berbat bir gün geçirdiniz, kendinizi kötü hissediyorsunuz ve eve döndüğünüzde moraliniz bozuk, kendinizi özellikle sevecen hissetmiyorsunuz. Buna rağmen çocuğunuza sevgiyle yaklaşabilirsiniz çünkü bu bir davranış biçimidir ve size zor gelmeyecektir. Sizce de içinizden nasıl hissederseniz hissedin onları bu durumda bile sevebildiğinizi göstermenizi çok daha faza takdir etmezler mi?
Çocuğun sorumluluk alması ve son derece motive olması isteniyorsa, ev ödevinin ebeveynin değil çocuğun sorumluluğu olduğunu fark etmek gerekir. Peki bunu nasıl başarılacak? Anne ve babanın; çocuğun istediği takdirde ev ödevlerine yardımcı olmaktan mutluluk duyacağını bildirmesi gerekir. Çocukların yapacağı işin sorumluluğunu üstlenmesi arzulanıyorsa, ebeveynin yardımını istedikleri durumlarda dahi, ödevlerin birini bile tamamıyla kendi üzerinize almaktan kaçınmak ve onun halletmesini istemek gerekir.

2. Öfkenin sözel ifadelerine izin verme
Öfke kontrol altında tutulması gereken bir duygudur. Rasulullah (s) bir gün: "Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?" diye sordu. Arkadaşları: “Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!” dediler. Peygamber (s): "Hayır, dedi gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir."  Öfke âdemoğlunun kalbinde bir kordur. Gözlerin kızarması, avurtların şişmesi öfkenin önemli göstergelerindendir. Öfkelendiğini hissedenin, bir yere yaslanıp öfkesi geçinceye kadar öyle kalması tavsiye edilir.
Çocuk öfkesini içine atmamayı, ona dışa vurmayı öğrenmelidir. Fakat bu sırada vurup kırmak gibi aşırı davranışlardan uzak durabilmeyi de öğrenmelidir. Bu tutum büyükler için bile kolay değildir. Öfkesini hem belli etmek hem aşırı davranıştan kaçınmak gerekir.
Veliler çocuklarının öfkesini olgunlukla kontrol etmek istiyorlarsa, her ne kadar hoş olmasa da, bunu sözel olarak ifade etmelerine izin vermelidirler. Çünkü onun sözel ya da davranışsal olarak dışarı atılması gerekmektedir. Sözel olarak dışa vurulmasına izin verilmediği takdirde bunun yerini pasif-agresif davranış biçimi alacaktır.

Sonuç
Dilediğiniz gibi bir ebeveyn olamamışsanız olsanız da, çocuklarınızı gerçekten de değer verildiklerini hissettirecek şekilde sevmeye şimdi başlayabilirsiniz. Onlar da çocuk sahibi olduklarında, hayatları boyunca koşulsuz sevgi görme şansları daha fazla olacak küçükleri, kendi ailenizden bir başka nesli de etkilemiş olduğunuzu bileceksiniz.
Büyüme aşamalarında başarılı olan çocuklar, iyi aile ilişkileri içinde yetişmiş bireylerdir. Aile içinde gerçekleşen başarılı ilişkiler, mutlu, arkadaşça, bunalımdan uzak ve yapıcı bireylerin yetişmesini sağlar. Bunun tersine, uyum bozukluğu gösteren çocuklar, genellikle başarısız bir anne-baba-çocuk ilişkisinin ürünüdürler. Anne ve babanın sevgi ve ilgisinden yoksun olarak büyüyen çocuklar, büyük bir sevgi açlığı gösterirler. Bu açlık da birtakım davranış ve uyum bozukluklarına neden olabilir. Anne ve babalar, çocuk için en önemli besinin sevgi ve sevecenlik olduğunu bilerek, çocuklarına yeterince ilgi ve sevgi göstermelidirler.

Kaynakça
Ayhan, Halis, Eğitime Giriş, 2. bs., Damla Yay., İst., 1986.
Bayraktar, M. Faruk, Öğretmen-Öğrenci Münasebetleri, 4. bs., İFAV Yay., İst., 1994.
Bilgin, Beyza, İslâm’da Çocuk, DİB Yay., Ank., 1987.
Chapman, Gary ve Campbell, Ross, Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili, (çev: Pelin Ozaner), 2. bs., Sistem Yay., Ank., 2003.
Fidan, Nurettin ve Erden, Münire, Eğitim Bilimine Giriş, 3. bs., Ank., ts.,
Çağrıcı, Mustafa, Gazzâlî’ye Göre İslâm Ahlakı, Ensar Neşr., İst., 1982.
Scott, Wendy A. ve Ytreberg, Lisbeth H., Teaching English to Children, 13th impression., Longman Publication, England, 2000.
Yavuzer, Haluk, Çocuk Psikolojisi, 14. bs., Remzi Kitabevi Yay., İst., 1997.


Yazı Künyesi! Kayacan, Murat, “Çocuklar ve Sevgi Dili”, Fikir Dünyası Derg., S. 5., İst., 2007, ss. 115-128.