ALİ ŞERİATİ ve KUR'AN-I KERİM


İranlı yazar Ali Şeriati (1933-1977), yaklaşık yüz yirmi (120) kadar eserinin   bir kısmı  Türkçe'ye çevrilmiştir. Bu çalışmamızda, Türkçe’ye tercüme edilen eserlerinden yola çıkarak onun Kur'an’la ilgili genel yaklaşımlarını, Kur'an’ı anlamada önerdiği ve kullandığı yöntemi ve Kur'an’ın pozitif bilimlere uygun yorumlanmasına nasıl baktığını ortaya koymaya çalışacağız.  Bunu yaparken de çalışma boyunca büyük oranda önce yazarın görüşlerini belirtip ardından da değerlendirmelerde bulunacağız.

A. Kur’an’la İlgili Genel Yaklaşım Biçimi
Şeriati, Kur'an üzerinde araştırma ve inceleme yapmak için bir çalışma planına ve diyalektik metoda ihtiyaç olduğuna vurgu yapmaktadır.  Ona göre, İslâm insanı diyalektik bir şekilde tanımlar. İnsan; kuru, ruhsuz, anlamsız, yönsüz, katı bir “zorunluluk” anlamında değil; tamamen bilinçli, sorumluluk duyan ve kendi kendiyle savaş içinde olan bir yaratıktır. Öz varlığında bir yönü kötülüğe, diğer yönü iyiliğe bakmaktadır.  Kur'an insanı şöyle nitelendirmektedir: “Nefse ve onu biçimlendirene, Sonra da ona kötülük ve takvasını ilham edene ki, elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur. Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.”  Nefis aynı anda hem fücuru hem de takvayı   içermektedir. Diyalektik bir tanım. İnsan iblis kutbuyla karşı karşıyadır.
Şeriati; diyalektik terimini özgür bir biçimde kullanmakta, bu terimin eş anlamlısını (Arapça veya Farsça) gerekli görmemektedir.  Onun önerdiği diyalektik metodu; maişet-mead,  madde-mana ve dünya-ahireti konularını anlamada kullanma elverişli değildir. Çünkü bunlar, birbirinden ayrı ve çelişik bir ikilemin konusu değildir.  Ona göre İslâm; ilke olarak dünyayı, ahiret mutluluğunun kazanılacağı, iş-üretim-yapıcılık-amel-maddi-manevi değerlerin elde edileceği yer olarak kabul etmektedir.  “Kur'an’ın birçok meseleyi zıtlıklar içinde ele aldığı yaklaşımı” doğrudur. Zaten bu üslup, insan zihninin işleyişiyle ilişkilidir. Ne var ki, bu zıtlıkların tümü karşıtlık taşımaz. Sözgelimi, ahiret mutluluğunu hedeflemek dünyadan el etek çekmeyi gerektirmez.
Adını “Kur'an” olarak seçen, surelerinin yarıdan fazlasını düşünce tarzı ve itikadî meselelerin oluşturduğu  bu kitabın tebliğcisi, ne kitabı, ne de okuma-yazması olan ümmi bir peygamberdir. Mürekkebe, kaleme ve yazdıklarına ant içilen bu kitabın  cihad ayetleri, ibadet ayetlerinden fazladır ve ilk mesajı da okumaktır. Allah’ın öğretmekle iftihar ettiği Kur'an-ı Kerim, insana kalemle yazmanın öğretildiğinden söz etmektedir.  Okuma ve yazmanın yaygın olmadığı bir toplumda, kalem, okuma ve yazmadan bahsedilmesi dikkat çekicidir.  Yazı yazmak ve kalem kullanmak kutsaldır. Öyle ki yazı yazamayan Muhammed’in, Allah’ı yazıya ant içmektedir.  Kur'an’ın birçok ayetinde yer alan ve Türkçe’ye düşünmek şeklinde çevrilebilecek tedebbür, tefekkür, teakkul vb. kavramları dikkate aldığımızda Şeriati’nin yaklaşımı vahiyle uyumlu görünmektedir. Yine kaleme ve yazdıklarına dikkat çekildiğine göre, Allah kalemin/yazının hangi amaçla kullanılmasını istiyorsa onları o doğrultuda kullanmak gerektiği izahtan varestedir. Yazarın “cihad ayetlerinin ibadet ayetlerinden fazla olduğu” görüşü ise doğru değildir. Yine Kur'an-ı Kerim -onun söylediği gibi- “Allah’ın öğretmekle iftihar ettiği” bir kitap olarak kendisini tanıtmamaktadır.
“Şia şehitlerinin  Rabbinin adıyla ifadesi”ni de kullandığı İki Sure İki Yorum adlı eserinde yazar,  Kur'an’ın içinde hiç kimsenin en ufak bir kuşku sokamadığı, az veya çok hiçbir şekilde kendisinde en ufak bir tahrif yapamadığı biricik senet olduğunu ifade etmekte, bütün camilerin ve Hüseyniyelerin, bütün dini mekânların bir defa daha “Kur'an dininin” camii ve mekânları olması için çabalamak gerektiğini vurgulamaktadır.  Günümüz sorumlu aydını  bu büyük Kitab’a dönerse, Müslüman toplumun içinde bulunduğu durumdan kurtulması için, en iyi öğütleri bu kitaptan alabilir ve bu kitabın bir mucize olduğunu, ölümsüz olduğunu hissedebilir.  Mezhebî yaklaşımlardan tam olarak kurtulamasa da, Şeriati’nin Kur'an merkezli bir din anlayışını dinî ve eğitim amaçlı mekânlarda tahkim etme arzusu kayda değerdir. Yine onun aydınları da Kur'an’a yönlendirmesi, dindar bir kişilik olarak onlara karşı bir kompleks taşımadığının bir göstergesidir.

B. Kur'an’ı Anlama Yöntemi
Şeriati’ye göre, Kur'an’ı anlamak için bazen tarih, bazen coğrafya bilgisi de gereklidir ki, (Rum Suresi tefsiri örneğindeki gibi) durum daha iyi aydınlansın.  Yani o, beşeri bilimlerin bazen vahyin anlatmak istediğini kavrama çabalarında katkı sağlayabileceği kanaatindedir ancak onları “olmazsa olmaz” konumuna da yükseltmemektedir. Yine o, Kur'an’ı anlama çabaları içinde belli oranda öznel yorumları “anlaşılabilir” bulmaktadır. Sözgelimi Arap olan Seyyid Kutub, Hintli Muhammed İkbal ya da bir İranlı bir ayeti birbirinden farklı şekilde yorumlamaktadır. Gerçekte yorumladıkları o ayeti hepsi de anlamıştır ancak anlayış tarzları farklıdır. Onların, aynı anlamı üç değişik tarzda ifade etmeleri; onların tarihleri,  kültürleri, toplumları, fıtratları ve ruh halleriyle ilgilidir.  Şeriati aynı ayeti farklı tarzda anlamayı/ifade etmeyi İbnu Teymiye’nin ifadesiyle “tenevvü ihtilafı”  çerçevesinde görmektedir ki bu yaklaşımı gayet makuldür.  
“Kur'an ayetlerinin her birinin kendine has sırları olduğu” anlayışına  sıcak bakmayan Şeriati, Kur'an’ı “insanın anlama sınırlarını aşan düzeyde bir kitap olarak” görmenin ona saygı kapsamında telakki edilemeyeceğini şu sözlerle ifade etmektedir: Bir kimseyi ha zorla bir yerden sürmüşler, ha saygıyla, ne fark eder?  Gerçekten de onun bahsettiği türden bir saygı anlayışı farkında olmayarak, “indirilen” Kur'an’ı tekrar “yukarı çıkarmaya” ve hayattan uzaklaştırmaya neden olmaktadır.
Yazar, Kur'an’ın araçsallaştırılmasından  şikâyetçidir: “Bir tez ve bir ilmi görüş çıkardığımda veya inandığım bir mektepten bir söz naklettiğimde; Kur'an’ın uygun, uzunca bir suresini ya da bir ayetini alıp,  o konunun altına yazar, ona dayanırsam bu, Kur'an’ı kendi fikrimi ispatlamak yolunda kullanmam demektir. Kur'an; daima böyle bir araştırma ve tebliğ yönteminin kurbanı, düşüncelerimizi –ne olursa olsun- ispatlamak için de bir araç olmuştur. Hiçbir zaman, hiç kimse, her şeyi, -mezhebî, ilmî, edebî- bütün zihniyetini ve bilgisini bir kenara koyup; önceki görüşlerinden arınmış bir zihinle Kur'an’a yönelmemiştir. Söylediğime uygun bir hadis vardır: ‘Her kim Kur'an’ı kendi görüşüyle tefsir ederse, yeri ateştir.’  Bu görüşe ‘akıl’ dediler, yani her kim Kur'an’ı akılla tefsir ederse! Başka neyle tefsir edeceğiz? Hakikati, sözü, ayet veya rivayeti doğru anlamak için akıldan başka bir yolumuz yok. ‘Biz bir ayeti anlamaya çalışırken o ayetle ilgili imamdan gelen rivayete başvururuz.’ diyorlar. Bu ayetin tefsiri olan rivayeti aklımızın seçmesi, anlaması gerekmez mi? Rivayeti ayetin peşinden getir sonra da ayetin manasını rivayete uygun şekilde anla! Akılsız adama istediğin kadar ayet veya rivayet getirsen yine de fayda etmez. Sağırlara çağrını işittiremezsin. Hele bu sağır ve dilsiz insan, o sesi, çağrıyı anlamıyor, duymuyorsa bu adamın canı sıkılır, sinirlenir, senden bezer ve kaçar, sırtını döner. Artık peygamber bile gelse ona bir şey duyuramaz.”  “İnsanı kendi görüşüyle Kur'an’ı yorumlamaktan men eden” hadis; gayet mantıklı, bilimsel ve dahası bu hadisteki yaklaşım, araştırmanın temelidir. Ancak gerçeği araştırırken araştırmacının; zihnini kişisel görüşlerinden önceki inanışlarından ve ön yargılarından, arındırması gerekmektedir. Böyle yaparsa, bir metni yorumlamaya giriştiğinde gerçek anlamı yakalayabilir. Yoksa her kelime ve deyimi kendi inancına göre tevil etmeye kalkışır. Yazar, bu noktada reyin akıl diye anlamlandırılmasını uyanıkça bulmaktadır. Halbuki, bu Kitap, akıl olmadan ne okunabilir, ne onunla amel edilebilir ve ne de kavranabilir. Bazı insanlar saltanatlarının elden gitmesinden korktukları için “akıl ile tefsiri” haram kılmışlardır.
Öyleyse Şeriati’ye göre doğru olan, Kur'an’ı (subjektif) “görüş”le tefsir etmemektir. Şii, Sünni, Vehhabi, Cebri vb. hangi ekol üyesi olursa olsun, Kur'an’dan görüşüne uygun sonuçlar çıkarmaktadırlar. Çözüm; veraset yoluyla veya zorla yüklenmiş bütün önceki inançlardan temizlenmiş bir akıl, uyanık bir zihin, mantıklı, kudretli, uyanık, mana çıkarıcı ama daha önceki herhangi bir görüşü ispatlama taassubu ve taahhüdü olmayan bir yaklaşımla, Kur'an’a gitmek ve ondan çıkarsamalarda bulunmaktır.
Şeriati’nin, Kur'an’ı “görüşle tefsir” etmekten men eden rivayeti anlama biçimi doğrudur. Kur'an’ın muhatapları akletmezlerse Allah onları kötü bir azaba uğratır.  Vahyin muhatabı akledebilme yetisine sahip insanken, -kastedilen hevalarına göre Kur'an’ı yorumlayanlar değil ise- Rasulullah (s) aklını kullananların cehennemi hak ettiklerini söylemiş olamaz.
Bir görüşü ispatlamak için tam bir sureden deliller getiren kimseyi görmemekten yakınan Şeriati; Kur'an’dan bir konu ele alınırken daima yarım, bir veya iki ayetin art arda getirildiğini ileri sürmektedir. Bir kitaptan veya kitabın bir bölümünden bir cümle çıkarıp alınsa ve nakledilse sonra da insanlara: “Bu kitabın yazarının görüşü şöyledir.” dense, ne dereceye kadar tahrifte bulunulmuş, yalan söylenmiş ve hatta yazarın görüşünün zıddının dile getirilmiş olduğunu görmek mümkündür. Benzer şekilde Kur'an’a yaklaşmak hiçbir zaman doğru değildir.
Kur’an’dan ilham alarak ondaki emirlere uygun hareket etmek isteyenlerin; kafalarını ve gönüllerini sadece Allah’ın hükümleriyle doldurmaları ve böylece yeni ve eski bütün gelenek kalıntılarını atmaları ve cahili adetlerden sıyrılmaları gerektiğini söyleyen Seyyid Kutub gibi  Şeriati de ortaya konmuş olan şeylerin hiçbirini kendi görüşü olarak almamayı, onları sadece bilgi saymayı teşvik etmekte, özgür bir akılla, bilgiyi önemseyen bir bakış açısıyla, bu şekildeki bir ilmî birikimle, sahip olunan itikadın ispatı için Kur'an’ı kullanmadan, Kur'an’ın “görüş” olarak söylediği, her şeyi almayı ve onunla yaşamayı önermektedir.
Şeriati, “insanların görüşlerini onaylatmak amacıyla Kur'an’a yönelmelerini” eleştirirken oldukça genellemeci bir tutum takınmaktadır. Kendisi bir konuyu ele aldığında bir ayetin bölümüne, ayetin kendisine hatta bir sureye yer verirken, bu tutumu eleştirmesinin izah edilir bir yanı yoktur. En azından takva sahibi Kur'an okurlarını “görüşünü Kur'an’a onaylatma” cürümünden tenzih etmesi gerekirdi. Öte yandan, insanlardan “önceki görüşlerden arınmış bir zihinle” vahyi okumalarını beklemek ne ölçüde gerçekçi bir talep olabilir? Belki de önerilebilecek en sağlıklı Kur'an okuma yolu, şeytandan Allah’a sığınarak ve tertil üzere takva amaçlı bir okumadır. Ne var ki bu yöntemin kötü niyetten ve cahillikten uzak bir şekilde uygulanması şarttır. Aksi takdirde niyet iyi de olsa varılan sonuç yanlış olabilir.
Yine mezhebî bakış açısıyla Kur'an okumanın mezhebi doğrulatmaktan başka sonuç getirmeyeceğini söyleyen Şeriati, bu konuda (İran toplumunun bir ferdi olarak evet ama genel anlamda) başarılı bir örneklik sergileyememiş ve Şii çerçeveden çıkıp salt vahiy ve Hz. Peygamber (s) örnekliğini ölçü almış bir söylemi sözgelimi –sünni kesimden kabul edilirse- Seyyid Kutup kadar sergileyememiştir.

C. Kur'an’ın Bilimsel Yorumuna Bakışı
Bilimsel terimleri Kur'anî ifadelere uygulayıp onlardan çeşitli ilimler ve felsefî görüşler çıkarma amaçlı bir yöntem olan bilimsel tefsir,  Şeriati’nin benimsediği bir yöntem değildir. Allah’ın, Uhud'dan dolayı üzüntüye boğulan müminleri teskin etmek ve onların gönüllerini ferahlatmak için  indirdiği, “Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden,  onlara kendi ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.”  ayetiyle ilgili olarak Şeriati, “Ümmi olan Hz. Peygamberin amacı; halka fizik, kimya edebiyat ve ilim öğretmek değil, belki de (İslâmî) ideolojinin şuurunu ve kendini bilmeyi vermekti.” yorumunu yapmaktadır.
Bazıları nasıl olursa olsun Kur'anî verilerle modern (pozitif) bilimler arasında uyum sağlamak için uğraş göstermektedirler. Sözgelimi onlar, Kur'an’da atom bombası ve Apollo 13’ü  bulma gayretindedirler.  Şeriati, onların çabalarıyla ilgilenmemektedir.  O, Kur'an’ın bir bilim kitabıymış gibi algılanmasını Hz. Muhammed (s)’in gönderiliş amacına uygun bulmamaktadır. Bu bağlamda o; Muhammed Abduh, Tantavi,  Sir Seyyid Ahmet Han  –Şeriati, bu üçünün cini mikrop olarak tanımladıklarını ileri sürmektedir. - Dr. İsmail Aziz Paşa, Seyyid Hab[i]beddin Şehristani gibi kimselerin Kur'an ayetlerini botanik, zooloji, astronomi vb. tabii bilimlere uyarlamalarını makul bulmamaktadır. Ne var ki, Mehdi Bazergan’ın Kur'an’ı matematiksel ve şematik kalıplar içinde anlamlandırmaya çalışmasını takdir etmektedir.
Şeriati’nin; Kur'an’ın pozitif bilimleri onaylama metiniymiş gibi algılanmasına fazlaca itibar etmeyişi doğru bir yaklaşımdır. Çünkü vahyin hedefi insanların doğru yolu bulmalarıdır. Bilim ise cehdederek ulaşılabilecek bilgileri içermektedir. Çalışıp çabalama yoluyla elde edilemeyecek olan, risalet  bilgisidir. Zaten, Kur'an okuyup ondan hareketle bilimsel bir icat ortaya konulmuş da değildir.

Sonuç
Bu çalışmada Ali Şeriati’nin eserlerinden yola çıkarak onun; genelde Kur'anı, nasıl anlayıp yorumladığını ortaya koymaya çalıştık. Şeriati, mezhebî yaklaşımlardan bağımsız kalamamıştır ama onun, Kur'an merkezli bir din anlayışını dinî ve eğitim amaçlı mekânlarda tahkim etme arzusu kayda değerdir. Yine onun aydınları da Kur'an’a yönlendirmesi, onlara karşı dindar bir kişilik olarak bir kompleks taşımadığının bir göstergesidir.
Şeriati’nin, insanların görüşlerini onaylatmak amacıyla Kur'an’a yönelmelerini eleştirmesi doğru olmakla birlikte bu tutumu eleştirirken oldukça genellemeci bir tutum takınmaktadır. Kendisi, mezhebî bakış açısıyla Kur'an okumanın mezhebi doğrulatmaktan başka sonuç getirmeyeceğini söylese de, bu konuda başarılı bir pratik ortaya koyamamış ve bazen Şii mezhebî/fikri kalıpları aşamamış, Kitap ve sünneti merkeze almış bir söylemi sözgelimi çağdaşları sayılabilecek Seyyid Kutub ve Ebu’l A’lâ Mevdudî kadar sergileyememiştir.
Yazar; görüşünün Kur'an ile uyumlu olup olmadığını ölçen kimselerin yarım, bir veya iki ayetle yetinmesini eleştiri konusu yaparken, kendisi de eleştirdiği bu yöntemi kullanmıştır.
Şeriati Kur'an’ın pozitif bilimleri teyid kitabı gibi görülüp yorumlanmasına sıcak bakmamaktadır çünkü Kur'an-ı Kerim’in hedefi insanlara doğru yolu göstermektir. Bilim ise araştırarak ulaşılabilecek bilgileri içermektedir. Çalışıp çabalama yoluyla elde edilemeyecek olan, risalet bilgisidir.

Kaynakça
Aksu, Hüsamettin, “Fadlullah-ı Hurufî”, İslâm Ansiklopedisi, TDV, Yay., İst., 1995, XII, 277-279.
_________, “Hurufîlik”, İslâm Ansiklopedisi, TDV, Yay., İst., 1998, XVIII, 408-412.
 Derveze, İzzet, et-Tefsiru’l-Hadis, (çev: Vahdettin İnce ve diğerleri), 7 c., 2 bs., Ekin Yay., İst., 1998.
Esed, Muhammed, Kur'an Mesajı, (çev. Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk), 7. bs., İşaret Yay., İst., 2000
İnayet, Hamid, “Şeriati: İran’da İslâmî Radikalizmin Öğretmeni”, (çev: Yasin Demirkıran), Edisyon, Ekin  Yay., 1988.
Kayacan, Murat, “Ali Şeriati’nin Kur'an Algısı”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Derg., C. X, S. 1, Diyarbakır, 2008.
_________, “Kur’an’ın Anlaşılmasında Siyak ve Sibakın Önemi”, Haksöz Derg., S. 80, İst., 1997.
Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed, el-Câmi’ li Ahkâmi'l-Kur'an, 11 c., Daru’l Fikr, Beyrut, 1995.
Kutub, Seyyid,  İslâm Düşüncesi, (çev: Ç. Hamid Şükrü), 3 c., 4. bs., Dünya Yay., İst. 1991, I, 19.
Rumî, Süleyman, Usulü’t-Tefsir ve Menahicuhu, Riyad, (h.) 1413.
Şâtıbî Ebu İshak, el-Muvâfakât, (çev: Mehmet Erdoğan), 4 c., İz Yay., İst., 1993.
Şeriati, Ali, Anne-Baba Biz Suçluyuz, (çev: Kerim Güney), 2. bs., Seçkin Yay., İst., 1988
_________, Aydın, (çev: İbrahim Ağacan), Dünya Yay., İst., 2004
_________, Dinler Tarihi, (çev: Erdoğan Vatansever), Seçkin Kitaplar Yay., Basım yeri yok., ts.,
 _________, Hz. İbrahim’le Buluşmak, (çev: Mustafa S. Altunkaya), Fecr Yay., Ank., 2005, s. 96.
_________, Kendini Devrimci Yetiştirmek, (çev: Ejder Okumuş), Şura Yay., İst., 1996.
_________, Kur'an’a Bakış, (çev: Ali Seyyidoğlu), 4. bs., Fecr Yay., Ank., 1996
 _________, İki Sure İki Yorum, (çev: Selim N. Karaaslan), Ekin Yay., 2. bs., İst., 1996.
 _________, İslâm Ekonomisi, (çev: Kenan Çamurcu), Dünya Yay., İst., 2004, s. 167.
_________, Şehadet,(çev: Muhammed Şayir), Fecr Yay., Ank., 2005.
_________, Medeniyet Tarihi, (çev: İbrahim Keskin), 2 c., Fecr Yay., Ank., 1987.
_________, Tarihi Sorgulamak, (çev: İsa Çakan), Yeni Zamanlar Yay., İst., 2005.
_________, Ümmet ve İmamet, (çev: Ahmet Sait), 3. bs., Fecr Yay., Ank. 1997.
_________,  Ali, (çev : Alptekin Dursunoğlu), Söylem Yay., İst., 2002.
Şeriati, Puran, Gözetim Altında Özgürlük, (çev: Melih Ahıshalı), Ekin Yay., İst., 2005.
Şimşek, M. Sait, Günümüz Tefsir Problemleri, Esra Yay., Konya, 1997.
Şita, İbrahim Düsuki, “Dr. Şeriati ve Öze Dönüş Teorisi”, (çev: Yasin Demirkıran), Edisyon, Ekin Yay., 1988.
Zehebî, Muhammed Hüseyin, et-Tefsîr ve’l-Müfessirun, 3 c., 6. bs., Mektebetu Vehbe, Kahire, 1995.
Zemahşerî, Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî Vucûhi’t-Te’vil,  4 c., Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut, 1995.


*Yazının künyesi: Kayacan, Murat, "Ali Şeriati ve Kur'an", Nida Derg., S. 153, Malatya, 2012, s. 64-69.