Mescid’i Aksa Müslümanların ilk kıblesidir. Bu yönüyle o, bizler için ilahi bir emanettir. Yine Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu Kudüs, Hicret’in henüz 16. Yılında Hz. Ömer tarafından Bizans’tan alınıp, İslam topraklarına katılmış ve bu tarihten itibaren her taşında, toprağında, havasında İslami mirasın işlenmiş olduğu bir şehrimizdir. Bu yönüyle de biz Müslümanlar için tarihi bir emanettir.
Wikipedia’nın verdiği bilgilere göre, 1099'da Kenan’da kurulan Kudüs Latin Krallığı, I. Haçlı Seferi'nden sonra Kudüs’te egemen olmuştur. Küdüs’ün ilk kralı "Aşağı Lorraine Dükü Godefroi de Bouillon"'dır. Kudüs alındıktan sonra “Kutsal Kabrin Koruyucusu” diye anılmıştır. Ölümü üzerine I. Boudouin Kudüs Latin Krallığını kurarak başına geçmiştir. II. Haçlı Seferi'ni izleyen 25 yıl boyunca Kudüs Krallığı III. Baudouin ile I. Amalricus adlı iki hükümdarın yönetiminde kalmış, cüzzamlı olarak bilinen IV. Baldvin'in ölümünden sonra Tapınak Şövalyeleri Lideri Guy de Lusignan, krallığın başına geçip 6 yıllık Selahaddin Eyyubi ile yapılan anlaşmayı kız kardeşini öldürterek bozmuştur.
Selahaddin ile karşılaşmaya çıkan tüm Kudüs ordusu sudan uzak kaldığı için yorgun düşmüş, Selahaddin'in tuzağına düşen Guy de Lusignan 4 Temmuz 1187'de yapılan Hittin Savaşı'nda iki tepenin arasında büyük bir bozguna uğramış ve neredeyse ordusunun tamamı yok edilmiştir. Selahaddin kralın hayatını bağışlamış fakat Tapınak Şövalyelerinden 200 tanesinin idamını emretmiştir. Hittin Savaşı'nın ardından Selahaddin kıyı boyunca ilerleyerek Akka'yı ele geçirmiş, İbelinli Balian komutasındaki bir avuç askerle korunan Kudüs 2 Ekim 1187'de Salahaddin'e teslim olmuştur. Balian Kudüs'ü yağmalama tehditiyle Selahaddin'den halkın güvenli şekilde Hristiyan adalarına geçişini istemiş ve Selahaddin bu anlaşmayı kabul etmiştir.
İki gün önce yani, 2 Ekim 2007 tarihi Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü kuşatmasının 820. yıldönümüydü. Günümüzde ise Kudüs esir. Ancak ümmetteki dirilik bunun böyle gitmeyeceğini, Kudüs’ün eninde sonunda Siyonist tasalluttan kurtarılacağını gösteriyor.
Bu mukaddes beldenin bugün Siyonist çizmeleriyle kirletilmekte oluşunun ümmete yüklediği sorumluluk gayet açık. İşte bu sorumluluk duygusuyla hareket eden Kudüs Müessesesinin Türkiye temsilcisi Ahmet Ağırakça geçtiğimiz günlerde Konya’ya geldi. Kendisi, bizlere Uluslararası Kudüs Müessesi üyelerinin, İstanbul’un Kudüs ile yakın bağı olduğuna inandığını, iki şehrin de İslam kültür ve medeniyetinde derin kökleri olduğunu ve Türkiye’de yaşayan halkın bölge ve dünya düzeyinde önemli rol oynayacak mekâna sahip olduğunu düşündüğünü vurgulamıştı. Bu kuruluş, 7 Haziran 2007 tarihinde Beyrut’ta başlayan toplantısında 15-18 Kasım 2007 tarihleri arasında İstanbul’da dev bir “Kudüs Buluşması” düzenleme kararı aldı.
Söz konusu “buluşma” Türkiye’de Kudüs davasına gönül veren dernek ve kuruluşlar ile Uluslararası Kudüs Müessesinin koordineli çalışması sonucunda gerçekleşecek. Programa Hıristiyan olanlar da dahil çok sayıda lider, din adamı, aydın ve mütefekkir katılacak. Filistin konusunda Siyonist rejimi haksız bulan Güney Afrika eski cumhurbaşkanı Nelson Mandela ve Venezuella cumhurbaşkanı Hugo Chavez de davetliler arasında. Yurtdışından yaklaşık 1000 yurtiçinden de 5000 civarında katılımcı bekleniyor.
Ayrıca yarın İstanbul Fatih camiinde Küdüs günü vesilesiyle ümmet tekrar haykıracak: Hayber Hayber ya Yahûd! Ceyşu Muhammed savfa ya’ud!
05 Ekim 2007 (Memleket gazetesi)