Bizi bereketli Ramazan ayına kavuşturan Allahu Teala’ya hamd olsun. Bu yazıda Ramazan orucuna dair birtakım meseleleri, Yusuf el-Karadavi’nin “Çağdaş Problemlere Fetvalar I” adlı eserini (İlim Yay., İst., 1986) merkeze alarak ortaya koymaya çalışacağız.
Oruçluyken gusül alması gereken bir Müslüman ağzına su alıp abdest veya gusül için[1] mazmaza yaparken elinde olmayarak, istemediği halde boğazına su kaçsa orucu bozulmaz. Diş macunu kullanmak da böyledir. Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “Hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vardır.” (Ahzab, 33: 5).
Oruçta yasak olan yeme içme ve cinsel ilişkidir. Bunların dışında iğne yaptırmak, fitil ve merhem kullanmak ne örfe ne de sözlüğe göre yeme ve içme sayılmamakta ve şeriat koyucunun orucu farz kılma amacına aykırı bulunmamaktadır. Allah emretmediği sürece “güçlük çıkarmaktan” yana bir çaba içinde olmak anlamlı da değildir. Oruçla ilgili Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Allah size kolaylık diler zorluk dilemez.” (Bakara, 2: 185). İbn Hazm der ki: “Sidik deliğine ilaç damlatmak, boğaza ulaşsa bile gündüz göze sürme çekmek veya başka ilaç koymak, elenen unun, kınanın, ıtrın (güzel koku) boğaza kaçması orucu bozmaz.” Ne var ki, serumun durumu biraz farklıdır. Onun tokluk hissi verdiği doğruysa, olur ki durumu müsait olan Müslümanlar orucun zorluğunu hissetmemek için gündüz serum alabilirler. Bu durumda da “oruçtan beklenen” gerçekleşmemiş olur.
Oruçlunun yolculuğuna gelince, yolcuyken oruç tutmama izni seferin kendisine bağlanmıştır. Bu nedenle uçakla, vapur, otomobil veya trenle sefere çıkan kimse oruçlarını daha sonra tutabilir.
Oruç en kolay Ramazan ayında tutulmakta. Bundan dolayı akla gelen sorulardan birisi de “hanımların âdetliyken onu erteleyici hap alıp Ramazan orucunun tamamını o ay içinde tutup tutamayacaklarıdır.” Karadavi’ye göre,  Ramazan orucunun tamamını o ay içinde tutmak isteyen bazı kadınların oruçları, o hapların zararlı olmadığı saptandıktan sonra onları kullanırlarsa ve bu sayede âdet hali ertelenir ve oruçlarını Ramazan ayı içinde tam tutarlarsa oruçları inşallah makbul olur.
Karadavi’den farklı olarak Mustafa İslamoğlu “âdet halini oruca engel” görmemekte ve şöyle demektedir: “Bu (kadınların aybaşı halindeyken oruç tutamaması)  Aişe'nin kendi yaklaşımını aktardığı bir hadise dayanılarak tüm imamlarımız tarafından bir ruhsat olarak değil sanki bir yasak olarak değerlendirildi. Allah’u alem vahye göre âdet hali ‘ezen’ yani ‘rahatsızlıktır.’ Hasta bir kimsenin orucunu isterse erteleyebileceği ve günü gününe kaza edeceği, istemezse ertelemeyeceği hükmü ise Bakara 184'ün açık hükmüdür.” “Kaza” kelimesinin “eda etme” anlamına gelmesinden yola çıkan Abdülaziz Bayındır’ın bu konudaki yaklaşımı da İslamoğlu’nunkinden bir adım ileride görünmektedir: “Muâze dedi ki, Aişe’ye sordum, dedim ki: ‘Neden âdetli kadın oruç tutuyor da namaz kılmıyor?’ ‘Sen Harûriyye misin?’ dedi. ‘Hayır, Harûriyye değilim ama soru soruyorum.’ deyince şöyle dedi: ‘Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi ama namazı kılmamız emredilmezdi.’[2] Aişe’ye âdet görmekte olan kadınla ilgili soru sorulduğundan onun kaza (eda) edeceği ibadet, âdetli iken yerine getireceği ibadettir. Soruyu soran, âdetlinin oruç tuttuğunu biliyor, onun için soruyu şöyle soruyor: ‘Neden hayızlı kadın, oruç tutuyor da namaz kılmıyor?’ Verilen cevap da bunun, âdetliye verilen bir emir olduğunu şöyle ifade ediyor: ‘Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi ama namazı kılmamız emredilmezdi.’ Kaza kelimesine fakihlerin sonradan verdiği anlam kafaları karıştırmasaydı, Aişe validemizin sözünü, âdetlinin âdetten temizlenmesinden sonrasıyla ilişkilendirmek mümkün olmazdı.” Bu üç görüşten anladığımız kadarıyla Karadavi’ye göre ilaç kullanarak “âdet halini” ertelemek ve orucu tutmak mümkünken, İslamoğlu’na göre buna gerek yoktur, isteyen hanım eziyetine katlanır ve Ramazan orucunu tam tutar. Bayındır’a göre ise –anladığım kadarıyla- kadınların Ramazan orucunu tam tutmaları farzdır. Son ikisinin yorumları “ikna edici de olsa” “tutmamanın uygulamalı olarak bugüne kadar gelişi” beni son iki yazarın yaklaşımına Faruk Beşer gibi “mesafeli” durmaya itiyor. Ne var ki, “Hanımlar Ramazan orucunu tam tutabilir veya tutmalılar.” şeklindeki içtihadlara uyan kişileri de kınamıyorum.
4 Ağustos 2011 (Memleket Gazetesi)




[1] Abdest alırken ağza ve burna su almak Hanefi, Şafii ve Maliki mezhebinde sünnet, Hanbeli mezhebinde farzdır.
[2] Müslim, II, 232.