Vakit Gazetesi'nin haberine göre bir dönem Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapan DTP milletvekili Hasip Kaplan, DTP'nin laiklik konusunda bir sigorta olduğunu ve kendilerinin olmadığında Güneydoğu'da şeriatın öne çıkacağını DTP'nin kapatılması ve etkisizleştirilmesi durumunda bölgede dindarlığın hakim olacağını söyledi. Görüldüğü kadarıyla Türkiye’yi tehdit eden iki büyük tehlikeden birincisi olan irticaı (!) DTP görmüş ve baskıcı kesimlere “birlikte çalışma” teklifinde bulunuyor. Kürt sorunu kavgasız gürültüsüz halledilecekse bu, İslâm dışarıda bırakılarak nasıl gerçekleştirilecektir? İslâm’dan uzak Kürtler ve Türklerin kardeş kardeş yaşamaları bu gergin ortamda nasıl mümkün olur? Kışkırtılmış ırkçılık, bastırılmış özgürlüklerle mi? İster misiniz bir gün DTP’liler de irtica ile mücadelede birtakım hizmetlerde bulunmuş “iyi çocuklar” olarak görülmeye başlansın!

Şimon Peres’in Türkiye’de işi ne?
Türkiye’ye gelen Siyonist rejimin reisi Şimon Peres’in onuruna (!) verdiği yemekte cumhurbaşkanı Abdullah Gül: ''İlişkilerimizi her alanda daha da geliştirmeyi ve ileriye taşımayı, mevcut işbirliği olanaklarımızı bundan sonra da en iyi biçimde değerlendirerek, yakaladığımız ivmenin sürdürülmesini arzu ediyoruz'' dedi. Bilmiyorum Gül’ün arzusuna “amin!” diyen kaç kişi çıkar?
Yemekte Peres bir konuşma yaptı ama kendisi için önceden hazırlanmış metni okumadı ve Türkiye'de gösterilen sıcak ilgiden duyduğu memnuniyeti ifade ederek, Ankara'da yapıcı görüşmelerde bulunduğunu söyledi. Peres, ''Türkiye, 2 ucu olan bir köprü gibi. 3 kıtayı birleştiriyor, 2 din arasında anlayışı sağlamaya çalışıyor. Bugün de Filistinliler ile bizi bir araya getirerek önemli bir rol oynadı. İslam ve Hıristiyanlık gibi temel 2 dini Türkiye'den daha iyi birleştirebilecek başka bir ülke göremiyorum'' dedi.
Peres’in söyediklerinden yola çıkarak (AA muhabiri yanlış nakletmediyse) Türkiye’nin 2 uçlu köprüyle 3 kıtayı bağlama becerisini (!) görmezden gelmek mümkün değildir. Peres’in Ankara’da bir araya geldiği Mahmud Abbas ise kesinlikle Filistin halkının temsilcisi unvanını hak edemez. Filistin’i temsil etmeye yetkili o değil, seçimleri kazanan hem Peres hem de Abbas tarafından terörist görülen ama gerçekte Filistin’im meşru temsilcisi Hamas’tır.
Yine “İslâm ve Hıristiyanlığı birleştirmek” gibi Türkiye’nin bir misyonu olduğunu ilk defa Peres’ten duydum. İhtimal vermiyorum ama doğru olsa bile bir Siyonist böyle bir şeyden niçin memnun olsun? Acaba Peres bunları dumanlı bir kafayla mı söyledi bilemiyorum.
Peres doğaçlama yaptığı konuşmasında, Türkiye’nin bilimle dini birleştirdiğini de ifade etmiş. Ne hikmetli bir söz değil mi? Acaba bu birleşmeden ortaya nasıl bir bilim ve din çıkmış, din bilime ve bilim dine ne katmış bunu da izah etseydi de öğrenseydik!
Siyonist lider TBMM’de de bir konuşma yaptı. İnsanlık suçu işleyen Peres’in Meclis’te konuşturulması olacak iş değildi. En azından AK Parti milletvekillerinin koltuklarını boşaltmalarını beklediysek de nafile! Bu Siyonist katili Türkiye’ye davet eden AK Parti hükümetinin ve Genel Kurul’da ağırlayan TBMM’nin yapması gereken TBMM’nin geçen dönemine damgasını vuran Türkiye-İsrail Dostluk Grubu rezaletini tazelemekten uzak durmaktı. Kudüs buluşmasını organize edenleri İstanbul Feshane’de, Siyonist bir lideri ise mecliste ağırlamanın savunulabilir bir tarafı var mı?

Fethullah Gülen siyasetten uzak mıydı?
Cihan haber ajansının verdiği habere göre, Hollanda İslam Yayın Kurumu (NİO) programında "Gülen hareketi acaba nasıl oluştu?" sorusuna açıklık getirmeye çalışmış. NİO, Gülen'in genç vaizken pek çok insanı camiye çekerek “siyasi mesaj vermeden” tasavvufla insanların duygularına hitap ettiğini anlatmış. Anlaşılan program yapımcısı onun İrşad Ekseni adıyla yayınlanan 80 öncesi vaazlarından tümüyle haberdar değil: “İyiliği emir kötülüğü nehiy farzının devleti ilgilendiren yönleri de var. Birey hırsızı cezalandıramaz, zina edene hadleri tatbik edemez. Aksi halde anarşi olur. El ile müdahale daha ziyade devleti, dil ile müdahale de bütün müminleri alakadar eder.”
20 Kas 2008 (Memleket gazetesi)