“Alevilerin sorunlarının tartışıldığı demokratik kürsü” şeklinde bir spot cümleyle çıkan Kızılbaş adlı derginin genel yayın yönetmeni, Ali Ülger ve merkezi de Almanya. Ancak dergi İstanbul’da yayınlanıyor. Büyük oranda Ermeni Sorununa ayrılmış olan derginin 8. sayısında  (Mart 2009) Ali Ülger, Alevi Bektaşilerin TC tarihinde yapılmış soykırım ve sürgünlere karşı çıkmadıkları kanaatinde olduğunu ifade etmekte ve Alevilere bağımsız demokratik Kızılbaş Alevi Partilerini kurup demokratikleşmeye katkıda bulunmalarını önermektedir.
Dergi, çuvaldızı kendine batırma konusunda oldukça cesur. Alevilerin siyasi denemeleri “(Türkiye) Birlik Partisi” hakkındaki kitabın tanıtımına dair dergiye şu spot cümle yerleştirilmiş: Alevilerin ilk partisini istihbaratçı general kurmuş (Cümlenin sonunda ! ya da ? bulunmadığını belirteyim).
CHP ve TKP (Türkiye Komunist Partisi) vs. örgütlerin Ergenekon’u desteklediği, Kemalist İlhan Selçuk ile dayanışmada bulunan kalabalık bir sazcı, şarkıcı alevi grubunun bulunduğu tenkidinde bulunan Ülger’e göre; Koçgiri, Dersim Çorum, Maraş, Sivas, Gazi ve Örnek Mahallelerinde ve Madımak’ta insanların katledilmesinden ilk elden sorumlu olan CHP’yi marabalık yapan anlı şanlı düşük Alevilerin durumu onur kırıcıdır (Dergide bir yandan da Alevi ve Yöre derneklerinden Çankaya’da CHP’ye destek metni de yer almakta). yine Ülger, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 70-80 yıllık TC tarihinin siyasal sorumlusu, devletin asil kuvveti ve erki olduğunu söylemekte. Demokratikleşmenin yolunu açmak da orduyu siyasal hayattan çıkartmakla mümkün.
Hüseyin Demirtaş’ın “Dedeye maaş!” adlı yazısında ise, imamları ve müezzinleri maaşa bağlaması nedeniyle Diyanet, ruhban sınıfı oluşturmakla itham edilmekte ve Alevilikte vakitli ibadet olmayışı, dedeliğin rızaya bağlı oluşu şeklindeki gerekçelerle dedelere maaş bağlanmasının benzer bir sonuç getireceği söylenmekte. Demirtaş soruyor: Cemaat dedeyi postta oturtmak istemezse ne olacak? Devlet memuru diye göreve devam mı edecek?”
Rasim Ozan Kütahyalı’nın Kızılbaşlık üzerine yazısı da alıntılanmış. Kütahyalı’ya göre Kızılbaşlık sonradan dahil olunabilen bir mezhep değil ve etnik bağlamda ele alınmalı.
Ünsal Öztürk münafıkların özelliklerini ayetlere göndermede bulunarak sıraladığı “Müslüman münafık İzzettin Doğan Hocaefendi” adlı yazısında Cem Vakfı Başkanı İ. Doğan’ın ne namaz kıldığını, ne hacca gittiğini, ne Ramazan orucu tuttuğunu ne de din için cihada kalktığını dolayısıyla ona Müslüman değil münafık denebileceğini söylemekte.
 “Tarihsel bir gerçeklik mi ütopya mı? Kızılbaş Alevilerde rızalık şehri” adlı yazısında Haşim Kutlu ise, putların ormanında ve putlarla çarpışarak ilerlediğini söylemekte. Tevrat’tan ayetler aktararak cennetin dünyada olduğunu anlatan yazar, keşke Hz. Âdem’in bulunduğu cennetin dünyada olup olmadığı konusunda Maturudi’nin görüşlerini okuyabilseydi de Müslüman mütefekkirlerden de bu görüşü beyan edenlerin bulunduğundan haberi olsaydı.
Dergide Dilek Güven ile yapılmış olan bir röportaj iktibas edilmiş. Güven, şu anki azınlıklara umumi menfi bakışın aksine geçmişte Anadolu’da daha hoşgörülü bir ortam olduğunu ifade etmekte: “Hem tehcir hem de mübadele sırasında insanlar Rum ve Ermeni komşularını korumuş. Mesela 1915’te Ermeniler Konya’dan sürülmüyor. Çünkü bölgenin ağası: ‘Gâvursuz memleket mi olur?’ diye izin vermiyor.” Ermeni soykırımı ile ilgili olarak İsmail Beşikçi de 1915’te yaşananların 1910 yılında Selanik’te yapılan İttihad ve Terakki Fırkası Kongresi’nde planlandığını ifade etmekte ve soykırım denildiğinde bunun illa da insanların gaz odalarına konup öldürülmesi anlamına gelmediğini sözgelimi aç bırakmanın, birbirlerinden habersiz kılmanın, çetelerin saldırıları karşısında korumasız bırakmanın, ağır şartlarda çalıştırmanın da bir etnik nüfusu çürütmek anlamına geldiğini söylemekte. Sait Çetinoğlu ise genelkurmay kayıtlarından aktarımda bulunarak I. Dünya Savaşında 800 bin Ermeni ve 200 bin Rum’un hayatını kaybettiği bilgisini vermekte.
Ermeni Soykırımı konusunda dergide Ramgavar Partisi eski yöneticisi Nakkaşyan’ın açıklaması okuyucunun ilgisine sunulmakta: “İhsan Sabri Çağlayangil, 1977’de Ermeni örgütleriyle gizlice görüşerek tazminat önerdi.” Nakkaşyan Obama’ya yazdığı açık mektupta bu bilgiyi aktarmış.
Sivas olayları hakkında Yeni Şafak’ta yayınlanan Salman Yüksel ile röportajda olayın sorumluluğu konusunda JİTEM’e göndermede bulunulmakta ve JİTEM’in hem Madımak hem de Başbağlar olayının sorumlusu olduğu ifade edilmekte.
Görüldüğü gibi Kızılbaş ezber bozan bir dergi. Alevi kesimden dikkate şayan bir ses.

07 Mayıs 2009 Perşembe (Memleket gazetesi)