Katar merkezli yayın yapan el-Cezire televizyonu, son zamanlarda yaşanan halk devrimlerini gayet başarılı bir şekilde ve halkın gözüyle yansıtabilen uluslararası bir medya kurumu. Bu TV’nin websitesinde ufuk açıcı makaleler de yer almakta.  Bu yazıda onlardan ilgimi çeken Macid Kiyalî’nin makalesinden aktarımlarda bulunacağım.
Arap halklarının son zamanlarda gerçekleştirdikleri devrimler ABD’yi, siyasetini tekrar gözden geçirmeye ve bu halkların iradesine saygı göstermeye mecbur bırakmaktadır. Halklar ABD’ye –Obama yönetimine- zorba rejimlerin onun için de bir yük olduğunu göstermektedir.
ABD son zamanlarda Arap aleminde meydana gelen olaylarda müdahil değil. CIA bölgede ABD destekçisi iktidarlara yardım etmiyor ve henüz o rejimlere destek vermek için deniz filolarını harekete geçirmedi.
Görüyoruz ki, Amerikan  destekli iktidarlar Amerika’ya da bir yük ve halk devrimleriyle şu anda bir bir düşüyorlar. Obama da Mısır’ın vechesini değiştiren, insanlığa güzel bir ders veren Mısır halk devrimini övüyor ve tebrik ediyor. Peki, aslında gerçekte ne oluyor? ABD bu devrimlerin yanında mı yer alıyor? Onu bu görüntüyü vermeye iten etkenler nelerdir?
Olumlu açıdan baktığımızda ABD’nin artık bölgedeki olaylara müdahale etme açısından zayıfladığını söylemek mümkün. Ayrıca bazı yeni etkenler de var ki, ABD’yi yeni durumu dikkate alarak hareket etmeye zorluyor.
İlk etken, bölgede (Tunus ve Mısır’dan Libya ile Yemen’e ve devamı da gelecek gibi görünüyor.) yaşanan halk devrimleri ABD dahil tüm dünyayı şaşırttı. Sadece gerçekleşmesi açısından değil, hacmi, genişliği, organizasyonu, barışçıl oluşu, tasarlanması açısından da hayretler içinde bıraktı.
Bu devrimler Arap toplumları hakkında mevcut ikircikli tavrı da söküp attı. Bu devrimler halk (Arap aleminde tabii ki) mefhumuna iade-i itibar getirdi. Sokaklarda halk, “halk olduğunu” gösterdi, kültürünü yeniden formüle etti ve yurttaş kimliğini grup, mezhep, etnik yapı, kabile ve bölgecilik faktörlerinden uzak bir şekilde görebildi.
Bu devrimler bir anlamda da halkı görünür kıldı. Bu sayede otoriter rejimleri temize çıkarmak için ortaya atılan yalanlar fâş oldu. Bu tür rejimlerin alternatifinin kaos ve aşırı dini akımlar olmadığı ortaya çıktı. Tunus ve Mısır’da gerçekleşen devrimler konusunda tereddüt yaşayan ABD’nin; siyasi değişim ve demokratik dönüşümü kabul etmekten başka çaresi yoktu.
Unutulmamalıdır ki ABD, yaşanan bu devrimlerin öncesinde Arapların talepleriyle ilgilenmiyordu. Oralardaki zorba rejimler ise halkı zayıf düşürmüş, hak talebinde bulunamaz hale getirmişlerdi. Sözgelimi, önceki ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a müttefik Arap rejimleri sorulduğunda, “Arap ülkelerinin caddeleri ne güne duruyor, sokaklar niye boş?” demişti.
Bu nedenle, Arap ülkelerinin çoğunda patlak veren halk devrimleri Amerika’yı, İsrail’i ve tüm dünyayı şaşırttı. Şu anda Araplar özgürlükleri ve onurları için ayakta.
İkinci etken ise, Amerikan hegemonyasının artık inişe geçtiğidir. ABD’nin Arap alemi de dahil dünyadaki öncelikleri de değiştiği söylenebilir. Buna İsrail faktörünü de eklemek mümkün. Zira siyonist rejim, Filistin sorunu ve Yahudilere yeni yerleşim birimleri açma meselesinde ABD desteğiyle dünyaya direniyor.
Bunlardan söz etmekten amaç, ABD’nin dünyadaki malî, siyasi ve güvenlik içerikli kriz nedeniyle konumunun gerilemesine işaret etmektir. Dolayısıyla menfaatleri doğrultusunda Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme kudretinin yerinde olduğu söylenemez. Artık İsrail siyasetini de yönlendirecek güçten yoksundur. Bunlara ek olarak, ABD’nin tek kutup olmaktan çıktığından ve yeni siyasi aktörlerin (ABÇinHindistanRusyaBrezilyaArjantinTürkiye ve İran) arenada yer almasından söz etmek mümkündür.
Arap halkların devrimleri ABD’nin konumunun gerilediği tarihi bir anda vuku bulmuştur. Artık ABD’nin dünyada ve özelde Arap aleminde diktatör rejimlere destek vermek açısından muktedir olduğundan söz edilemez.

Evet, Kiyalî’nin analizleri böyle, “Amerika’dan izinsiz bir şey olmaz.” deyip umutsuzluğu teşvik edenlerin, halkların irade beyanlarına Allahu Teala’nın desteğini göz ardı edenlerin dikkatine!