2011 hac başvuruları 25 Nisan’da başlıyor. “Haccın anlamı konusunda hangi kitabı okuyarak hacca gitmeliyim?” deseydiniz “Tabii ki Ali Şeriati’nin ‘Hac’ kitabını” der ve herhalde başka bir kitap adı daha veremezdim.  Mustafa Everdi’nin “Diyanetin Hacısıyım Haceru’l-Esved’in Hastasıyım” (Ankara, 2005) kitabını okudukutan sonra onu da ihmal etmeyin derim. Şeriati haccın ciddi yönleri üzerinde dururken Everdi hem bu yönlere değiniyor hem de haccın ruhundan uzak tavırlar sergileyen hacılara dair ilginç eleştirilerde bulunuyor. Bu eleştiriler henüz hacca gitmemiş olanlara aynı hatalara düşmesinler diye de bir nevi uyarı niteliğinde. İşte Everdi gözüyle haccın anlamını kavramaktan uzak tavırlar gösteren hacılara yönelik eleştiriler ve sorular (takdim tehirler bana ait):
Zemzemi kana kana içer, kimseye bir bardak su vermezsin. Verirsen de şanından, haccın hediyesi olarak bir damla verirsin, en fazla bir fincan. Bidonlarla zemzem, valizlerle ve denklerle yükün altına girersin ama iki dakika bir fikrin yükünü omuzlamazsın. Alışverişte pazarlıkta bülbül kesilir, dedikodudan yılmaz, saatlerce çene çalarsın ama bir fikri iki cümleyle anlatmak için çabalamaz, dilsiz kesilirsin. Anlatabildiğin bir cümleyi bulmaz ve gösterebildiğin soluk bir resim, karıncalı bir video filmidir. Arafat’ta dağa çıkar, lakin dağa çıkaran hiçbir fikri desteklemezsin.
Hurmayı doya doya yer ancak misafirlerine birer tane tadımlık verirsin. Onu da kendine pahalı ve güzel olanını, misafire ucuz ve ezik olanını vererek. Mekke-Medine’yi gezer Kâbe’yi Mescid-i Nebevi’yi günlerce seyreder, adeta sömürürsün. Kâbe’den bir hatıra, anlamlı ve özgün bir yorum getiremediğin için, getirdiğin Çin malı ucuz ve kalitesiz hediyelerdir.
Bir  dulun elinden tutmaz, bir öksüzü okşamaz, bir dava için yumruk yiyeceğin hiçbir kavgaya girmezsin. Genç bir yoksula bir öğün yemek vermez, Habeşli bir zenciye Burmalı bir gence gülümsemezsin bile. Lüks otellerde kalır, tıka basa doyarsın ama sokaklarda yatana pis demeden ve tiksinmeden bakamazsın.
Allahu Teala ovalar, dağlar, denizler, ülkeler aşmanı sağlar. Yaşlanıp belin bükülmeden hacca niyetlenmez, vasıtasız bir yolculuk yapamaz, oturaksız namaz kılamazsın.
İhrama girip bir kıl, küçük bir ot bile koparmaz, haşerat öldürmezsin ama itişip kakışmadan bir taş öpmez, tünellerde insan çiğneyip öldürürken bir damla gözyaşı dökmezsin. Bir dava için bir taş yemeyi göze almazsın ama öpmek ve değmek için yırtındığın haceru’l-esved bir taştır. Şeytana, partisine ve taraftarlarına taş atar fakat Allah’ın partisine destek vermeyi göze alamaz, dava yolunda tırnağına taş değmesin istersin. Şeytanı taşlıyorsun ama taşladığın şeytan nerede veya nerende? Şeytanı taşlayan ellerin hiç hakkı ve haklıyı alkışladı mı?
Dağıtılan zemzem ve hurmaları yağmalarsın ama diğer kardeşlerine bir ihsanda bulunmak aklına gelmez mi? Sebil  diye dağıtılanlara kıtlıktan çıkmış gibi saldırışın niye?  Bırak ihtiyacı olan alsın. Senin hem karnın tok hem de ellerin ve ceplerin dolu. Sormak zorundayım hacca niye gelirsin?
İçinde öfke patlamaları olmadan aykırı bir fikri dinlediğin oldu mu hiç? Çoğunluğun insafındaki bir azınlığı destekledin mi? Kimin söylediğine bakmadan bir fikri ciddiye aldın mı? Anlamsız geleneklere karşı çıkanları haklı bulduğun oldu mu hiç? Bir kere olsun azınlık bir fikri destekledin mi? En aykırı f­ikirlere bir kere olsun kulak verdin mi? Sen o devirde yaşasaydın eğer Rasulullah (s)’ın mı yoksa Ebu Cehil’in mi yanında yer alırdın? Ammar b. Yasir’in işkenceyle küfre zorlandığı, Müslüman olmanın ölümü göze almayı, gerektirdiği bir dönemde Rasulullah (s)’ın mı yoksa çoğunluğun yanında mı yer alırdın?
Rasulullah (s) Taif’te taşlanırken ona sahip çıkar, onu su verir miydin? Orada sadece sen olsaydın haceru’l-esved’e bugün atıldığın gibi, Rasulullah (s)’ı korumak için yine aynı şevkle atılır mıydın? Bunun için her şeyi göze alır mıydın? Rasulullah (s)’a mı sahip çıkar yoksa ona  taş atanlardan mı olurdun?

Anlamına uygun bir hac yapmanız dileğiyle…