İlerlemeci tarih anlayışına göre, insanlık tarihi dönemlere ayrılmıştır ve ilkellikten dünya cennetine doğru bir gidiş söz konusudur. Bilim her sorunu çözecek ve cahillikten, hurafelerden kaynaklanan savaşlar son bulacaktır. Bu tezin ne kadar zaafı varsa, Müslümanların birçoğunda kabul gören asr-ı saadetten başlayarak her şeyin kötüye gittiği şeklindeki “gerilemeci tarih tezi de”* o kadar kusurludur.
Müslümanlar arasında ahir zaman deyince hemen dillerden dökülen, “Öyle bir gün gelecek ki…” şeklinde başlayan ve Rasulullah (s)’tan nakledilen olumsuz haberlerdir. Yani ümmet ilk dönemden itibaren günümüze kadar gelen süreçte bozulmakta, gayr-ı ahlaki şeyler artmakta, dünyanın çivisi çıkmaktadır ve ne yapsanız durum değişecek gibi de görünmemektedir.
İlyas Çelebi’nin ifadesiyle (İslam Ansikl. “Fiten” md.) bu tür rivayetlerde kötülüklerin toplumda giderek yaygınlaşması hususu kaderin bir sonucu olarak gösterilmekte, Müslümanlar için çok karamsar bir istikbal öngörülmektedir. Halbuki bu anlayış, İslam’ın geleceğinin parlak olacağını haber veren nasları ile çeliştiği gibi tarihi realiteye de uymamaktadır.
Hz. Peygamber (s)’e nispet edilen ve belli olaylar hakkında ayrıntılı bilgiler veren bütün rivayetler ihtiyatla karşılanmalıdır. Nitekim sahabenin bu rivayetleri dikkate alarak o olaylar gerçekleşmeden önce bazı önlemler aldığına, can ve mal kaybını en azan indirmeye çalıştığına dair bir bilgimiz söz konusu değildir. Bundan yola çıkarak, “Onların ellerinde birbirlerini ve sonraki nesilleri bu tür olaylardan sakındıran rivayetler yoktu.” dememiz mümkündür.
Gaybi içeriklerine rağmen sahih olduklarına kanaat getirilse bile, “Fitnelerin yaklaştığı, bunların toplumda deniz dalgaları gibi halka halka yayılacağı, bu tür sosyal huzursuzlukların bir defa zuhur ettikten sonra bir daha durmayacağı” gibi Hz. Muhammed (s)’den aktarılan rivayetleri onun engin görüşlülüğü ve ufkunun genişliği sayesinde gelecekte Müslümanların başına gelmesi muhtemel tehlikelere karşı peygamberce ikazları olarak görmek gerekir.
Bu tür hadislerin gündeme getirilmesinde diğer bir sıkıntı da, Hz. Peygamber (s)’den aktarılan bu sözlerin  ümmetin ileride karşılaşacağı muhtemel tehliklere işaretle sınırlı olmasıdır. Halbuki bu tür aktarımların tümü her şeyin “kötüye gideceğini” ifade eden bir içeriğe sahip değildir. Sözgelimi Hz. Peygamber (s), “Ümmetim yağmur gibidir, başı mı sonu mu hayırlıdır, bilinmez.” (Tirmizi, 2795) diyerek sahabe sonrası dönemde de iyi insanların gelebileceğinden söz etmektedir. Takva bir dönemle sınırlı bir gayret değildir. Kur'an-ı Kerim Allah’tan sakınmanın yollarını her dönemdeki müminlere gösterdiğine göre, sahabe döneminden sonra da Allah’ın dinini yüceltme gayreti içinde öne geçenler olması gayet tabiidir.
Yine Müslümanları geleceğe umutla bakmayı teşvik eden bir hadis-i şerif de şöyledir: “Ümmetimden her an Allah’ın emrinde sabit kalan bir topluluk olagelecektir. Onların aleyhinde çalışıp muhalefet edenler onlara zarar veremez. Ta ki Allah’ın emri gelinceye dek.”   (Buhari, 3369; Müsned-i Ahmed, 16305). Yusuf el-Karadavi, “Müslümanın Temel Kültürü” adlı eserinde (İst., 2007) daha ahir zamana dair olumlu içeriğe sahip başka hadisleri de örnek veriyor, meraklısına minik bir bilgi vermiş olalım.
Sonuç olarak diyebiliriz ki tarih geçmişten geleceğe doğru olumsuz bir seyir takip etmez. Her dönemde iyilik mücadelesi verenler olduğu gibi, kötülük peşinde koşanlar da vardır. Bu açıdan, Hz. Muhammed (s)’den aktarılan “ahir zamanda ümmetin başına geleceklere ve kavuşacağı güzelliklere” dair rivayetler sosyolojik tahliller ve sünnetullah bilgisi doğrultusunda söylenmiş sözler olarak anlaşılabilir. Bu anlamda “ilerlemeci tarih” bize ne kadar uzaksa, “gerilemeci tarih” ile de aramızda o kadar mesafe olmalıdır.


*Mehmet Zeki İşcan “gerilemeci din anlayışı” kavramlaştırmasını kullanmaktadır ancak “gerilemeci din anlayışı” terkibini kullandığım anlamda daha önce kullanan olup olmadığı konusunda bilgi sahibi değilim.