13 milyon nüfuslu Keşmir, 121 ülkeden daha fazla bir yüz ölçüme sahip. 87 bin kilometre karelik bir toprakla dünya üzerinde 93 ülkeden daha büyük bir alana sahip. Danimarka, Lüksemburg, Belçika, Katar, Bahreyn, Singapur’u bir araya toplasanız bunların yüzölçümü ancak bir Keşmir ediyor. Keşmir Pakistan’la, Hindistan’la, Çin’le, Afganistan’la ve 27 kilometrelik bir mesâfe ile Kırgızistan ve Tacikistan’la sınırı olan bir ülke.
Ne var ki, Keşmir’in üçte ikisi Hindistan tarafından işgâl edilmiş durumda. Üçte biri ise Pakistan’ın kontrolü altında bulunuyor. Hindistan Keşmir’de referandum yapılmasını istemiyor. 1948 yılından beri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu karara göre, Hindistan’la Pakistan’ın bir araya gelip Keşmir halkına kendi hür yaşama hakkını vermeleri gerekiyor. Yani, BM kararı, Keşmir halkına kendini yönetme hakkının verilmesini talep ediyor. Bu da ancak referandumla olacaktır. Zaten Keşmirlilerin de istediği budur.
BM’nin Keşmir hakkında 1948-2003 yılları arasında aldığı 23 kararı vardır. Irak hakkında ise aynı tarihe kadar 17 karar alınmıştır. Ne yazık ki, bütün dünyanın gözü önünde Hindistan Keşmir’i işgâl edip BM kararlarını çiğnemektedir. Irak’ın 17 BM kararını çiğnediğini iddia eden ABD, BM kararı olmadan Irak’ı işgal etmekte, lâkin 23 kararı çiğneyen Hindistan’a karşı bir eleştiri bile yöneltmemektedir.
Keşmir’de neler olup bittiğine dair Birleşmiş Milletler Dünya Halkları Komitesi ve Amerikan Keşmir Konseyi başkanı olan Dr. Ghulam Nabi Fai, Yeni Asya gazetesine yaptığı açıklamalarda çok çarpıcı bilgiler veriyor. Ona göre, Keşmir meselesi çözülemediği takdirde, Pakistan’la Hindistan arasında en az 10 milyon insanın hayatını kaybedeceği bir nükleer savaş çıkabilir.
Verdiği bilgilere göre yeğeni Şabir Sıddıkî ve 19 Keşmirli genç arkadaşı, her Cuma günü 30-40 bin kişinin Cuma namazı kıldığı Keşmir’deki İkinci Medine Camiinde kıldıkları cuma namazından sonra Hindistan askerleri tarafından alınıp bir odaya kapatıldılar ve kapıları dışarıdan kilitlendi. Sonra Hindistan askerleri tarafından bu ev yakıldı. 20 genç Keşmirli canlı canlı yandı. Bunu BBC rapor halinde sundu.
Keza, Keşmir Hukukçuları Komisyonu başkanı Celîl Andrabî isimli avukatın akıbeti de acı vericiydi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Örgütünün toplantısı için Cenevre’ye defalarca gitti. Sunduğu raporlarda Keşmir’deki binlerce idam olayını, işkence olayını, yüzlerce tecâvüz vak’asını yazmıştı. Klasörler dolusu dokümanlarla Keşmir’deki ıstırabı dile getiriyordu. Maalesef, Keşmir’de bir ırmağın kenarında bulundu. Kolları ve parmakları kırılmış, gözleri oyulmuş, kulakları koparılmış, ayakları kesilmiş bir halde. Yine, Daily Independent gazetesinin haberine göre, Kunnun Puşpora isimli köyde bir gecede 73 tane Keşmirli kadın tecâvüze uğradı. Bu hanımların en genci 9, en yaşlısı 83 yaşındaydı.
Şu ana kadar Türkiye, Keşmir konusunda bir şeyler yaptı mı? Evet, Türkiye Keşmir Kontak Komitesinin bir üyesi. İslâm Konferansı Teşkilâtı tarafından seçilen bu grubun Keşmir sorunuyla ilgili aldığı kararın altında Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Sayın Süleyman Demirel’in 1994 yılında Fas’ta atmış olduğu imza var. Dışişleri bakanı Abdullah Gül, bu konuda daha aktif bir politika yürütebilir, yürütmelidir. Zira Hindistan’la Pakistan yalnız başlarına oturup da Keşmir sorununu asla çözemezler ve çözemeyeceklerdir.
Keşmir bölgesindeki Keşmir halkının çektiği ıstırabı içimizde, kalbimizde hissetmemiz gerekiyor. Keşmir’de çile çeken, işkence gören insanların, zulme uğrayan hanımlarımızın, çocuklarımızın, yaşlılarımızın ıstırabını kendi öz kardeşlerimiz gibi düşünerek destek ve duâda bulunmamız gerekiyor.


24/03/2005 Memleket Gazetesi/Konya