AKP hükümetinin UNICEF destekli yürüttüğü “Haydi Kızlar Okula” kampanyası sürüyor. Bu kısa, net ve çarpıcı slogan, mesajı net biçimde yansıtmakla birlikte mevcut fiilî durumu yani ikiyüzlülüğü gayet güzel özetliyor.
Kitle iletişim araçlarında Türkiye’de kız çocuklarının eğitim açısından içler acısı durumu uzmanların ağzından anlatılıyor. Yetkililer cehaletle savaşın öneminden dem vuruyorlar; “Yarının anneleri olacak kızlarımızı eğitelim ki, onlar da toplumu ve gelecek nesilleri eğitsinler!” türünden “hikmetli sözler” sarf ediyorlar. Ve genç kızların eğitimi önünde set oluşturan aile, çevre, gelenek engellerini kıyasıya eleştiriyorlar.
Ve bizler tüm bu olup biteni hayretler içerisinde izliyoruz. Nasıl olup da birilerinin hicap duymadan, böyle ahkâm kesebildiğini; bu kadar açık bir çelişkiyi savunabildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Devlet bir yandan, on binlerce genç kızı bin bir zorlukla girebildikleri üniversite kapılarından inançları gereği başörtüsü taktıkları için adeta, “Haydi kızlar eve!” diyerek kovarken, bir yandan da kırsal bölgelerde yaşayan aileleri kızlarını okula göndermedikleri için azarlıyor, suçluyor. Bu manzarayı yorumlayan gazeteci arkadaşlar (!) bu görüntüde hiçbir gariplik, çarpıklık görmüyor. Büyük oranda başörtüsü zulmünü kendi aile fertleri yaşamış kadroların oluşturduğu hükümet ise “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım.” edasıyla kızlarını değişik nedenlerle okula göndermekten kaçınan aileleri ikna sadedinde kampanya yürütüyor. Böylece kızlarımız başını örtemiyor ama başörtüsü zulmünün üstü örtülmüş oluyor.
Oysa bu yakıcı sorun ne birilerinin emir ve talimatla üstünü örtebileceği kadar basit, ne de ertelenebilecek kadar tali. Yok farz ederek ya da “Asıl gündem şu!” diye başka bir şeyleri öne sürerek bu sorunu kimse unutturamaz. Başörtüsü zulmü bu ülkede hüküm sürmekte olan sistemin, egemen zihniyetin gerçek yüzünü teşhir etmektedir. Başörtüsü yasağı, “demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve en başta da halk iradesinin” sözde kaldığını gözler önüne sermektedir.
Başörtüsü yasağı, özgürlük gaspından da öte düpedüz vahşi bir dayatmadır, bir tür işkencedir. Ve tüm başörtüsü yasakçıları da savunulamazı savunmakta, utanılası bir eylemi meşrulaştırmakta ve açıkça saçmalamaktadır. Resmi ideolojik bağnazlık yüzünden egemenler ülkeyi koca bir hapishaneye çevirdiklerini görmek, anlamak istememektedirler. Aynı şekilde bağnazlık beraberinde tutarsızlıkları, ikiyüzlülükleri de getirmektedir.
Tutarsızlık sadece bürokratik oligarşinin bir hastalığı değildir. İşte sözde özgürlükler konusunda, insan hakları konusunda son derece tavizsiz ve titiz, kılı kırk yaran Avrupa’nın tutumu da aynı hastalığı yansıtmaktadır. İslâm ve Müslümanlar söz konusu olduğunda Avrupa bir anda makyajından sıyrılmakta ve alabildiğine şoven, katı otoriter ve de son derece ilkel bir çehreye bürünmektedir.
İslâmî kimlik taşıma iddiasında olanlar karşılaşılan bu durumu tutarlı bir perspektifle tanımlamak ve bu yasağa tavır almak zorundadırlar. Başörtüsü zulmünün sona erdirilebilmesinin mevcut hükümetin ikircikli politikalarıyla mümkün olamayacağı görülmektedir. Aynı şekilde bir diğer çözüm merci olarak algılanan AB’nin bir anda “hidayete erip” tutarlı bir tavır geliştirmesi ve zulme örtülü onay veren tutumunu terk etmesi de beklenmemelidir. Sorun öncelikle sorunu yaşayan, hisseden ve kavrayanların omuzlarındadır. Çözüm de ancak bu zeminde gelişebilir.

Acemi doktor
"Acemi" dedim de aklıma geldi. Yeni mezun olan doktoru, doğuma çağırırlar. Adam gider. Bir kaç saat sonra perişan bir vaziyette döner. Eşi "Doğum nasıl geçti?" diye sorar.
Adam "Berbat" cevabını verir. "Anne ile çocuk sizlere ömür. anneannenin kalbi dayanamadı, o da gitti. Oracıkta ölüverdi. Çocuğu forsepsi ile çekiyordum. Meğer baba tam arkamda duruyormuş. Onun kafasına çarptım. Beyin kanaması neticesinde vefat etti."
Gel zaman git zaman yeni bir doğum vakasına doktoru çağırırlar. Dönünce karısı heyecanla sorar: "Nasıl geçti?"
Adam cevap verir: "Çok şükür bu defa babayı kurtarabildik."
Günün Sözü
Direniş yolu doğru yoldur ve zaferin yolu ise mücadele ile gelecektir kesinlikle. Umutsuzluğa kapılmayın. Zafer anı hiç tartışmasız geliyor.
Mustafa Bekri

14.10.2004 Memleket Gazetesi/Konya