90’lı yılların başıydı. O zamanlar Konya’da öğrenciydim. Memleketim olan İstanbul’a gidip ailemi ziyaret ettim. Aynı günün akşamı Fatih’te –zannediyorum Renk düğün salonuydu- “Kudüs Gecesi” vardı. Babam ve annem beni özlemişti ancak ben ısrarla, “Ya beraber gidelim ya da ben akşam bu programa muhakkak gideceğim.” dedim. Ne yapsınlar ana baba yüreği, benim aceleci tavrıma direnemediler. Akşam üstü oldu. O zamanlar taksi şoförü olan babam yorgun argın eve geldi. Umurumda mı, gözüm görüyor mu? Hayır! Hep beraber “Kudüs Gecesi”ne gittik. Tabi babam mecalsiz başladı kestirmeye.
Ne zaman ki konuşmak üzere kürsüye Nurettin Şirin  geldi, o coşkulu sesiyle Kudüs davasına dair konuşmasını yapmaya başladı. Salonda getirilen ilk tekbir sesi, babamı uykusundan uyandırdı. Zavallı emekçi neye uğradığını şaşırdı! Babam emekçiliği bırakıp emekli oldu. Şimdi nispeten dingin bir hayat sürüyor. Ya N. Şirin’e ne oldu?
Onun başına çok şeyler geldi. 31 Ocak 1997 yılında Ankara Sincan ilçesinde düzenlenen Kudüs Günü programı nedeniyle 2 No’lu DGM tarafından tutuklanarak, “Kudüs Gecesi”nde ve çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalarda İmam Humeyni önderliğinde yapılan İran İslâm Devrimini, İsrail’e karşı mücadele veren ve Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah’ı, Filistin’de etkinliği bulunan Hamas ve İslami Cihad gibi örgütleri övdüğü, Terörle Mücadele yasasını ihlal ettiği ve Lübnan Hizbullah’ı üyesi olduğu gerekçesiyle biri 17 yıl 6 ay ağır hapis, diğeri de 1 yıl 9 ay ağır hapis olmak üzere iki kere mahkum edildi.
Ancak dosyada N. Şirin’in Lübnan Hizbullah’ı ile bağını gösteren hiçbir kanıt yoktu. Siyasî bir parti olan Lübnan Hizbullah’ının Türkiye’de seçimlere girme imkânı da yoktu. Ancak böyle buyurdu “konjonktür”. O,  İsrail’de yaşasaydı muhtemelen bu kadar ceza almayacaktı. Yargılanması, uluslar arası kurallara aykırı DGM’lerce yapılmış, DGM’ler gidince onun içeride kalması adil yargılanmadığının bir delili olmuştu.
Başına gelenler bununla da sınırlı kalmadı. Selam gazetesinin 3-9 Ekim 1999 tarihli nüshasında yazdığı, ”Satanizm ya da Kemalizm” yazısı nedeniyle TCK'nın 312/2 maddesi uyarınca bir yıl 8 ay hapis cezasını çarptırıldı. Yazıda, ceza almasına neden olan kısım, resmen değil ama fiilî olarak mevcut olan Batı Çalışma Grubu'nun “yaptığı çalışmalarda Satanistler hakkında fişleme yapıp yapmadığı, onlara operasyon düzenleyip düzenlemediği” şeklindeki soruydu.
7,5 yılını cezaevinde tamamlayan N. Şirin yaklaşık bir hafta önce tahliye oldu. Çok şükür bir Kudüs gecesiyle başlayan esareti yine bir Kudüs gecesi arifesinde son buldu.
Nurettin Şirin deyince belleğimde, “Allah tebarek ve teâla, Kudüs, tevhid, izzet ve şeref” temerküz eder. Çünkü bunlar onun en çok önem verdiği lafızlardır. O, Kudüs yolunun fikir işçisidir, yiğit neferidir. Böyle hatırlanıyor olmak sanırım pek az Müslümana nasip olmuştur.
İnançları veya düşünceleri nedeniyle zindanları dolduran tüm tutsakların özgürlüklerine kavuşması dileği ile...
Günün Sözü
Muktedir bir hükümetin tek kelâm-ı kibarı, halkın özgürlüğünü tehlikeye atacak oranda güce sahip hiçbir kimseye güvenmemesi olmalıdır.
John Adams (1735-1826)

11.11.2004 Memleket Gazetesi/Konya